Mimarlık yapmak, mesleğin temellerinden başlayarak ve ölçekli bir site modelinin üretimiyle doruğa ulaşan, bir mimarın zihnine ve çalışmasına benzersiz bir bakış açısı sunmaktadır. Çeşitli düzeydeki ihtiyaçlar göz önüne alınarak yaşanan yerin dekore edilmesi, neredeyse ilk çağlardan beri süregelen bir insan etkinliğidir. Bu ihtiyaçlar üzerinden düşünüldüğünde, mekanları kaplayan her bir ögenin bir işlevi olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu işlev, yaşantıyı sürdürmek için gerekli temel ihtiyaçların yanında, manevi bir ihtiyaç olarak da varolabilir. Bu niteliğiyle de insanı insan yapan, psikolojisi üzerinde doğrudan etkide bulunan bir alternatif dünya oluşturur. Bu bakımdan, konu kapsamında, insanın tinsel ihtiyacına cevap veren, sanat eserlerinin yaşam alanındaki işlevi: “sanatsal işlev” ve ‘’mekanda denge’’ olarak ele alınmış ve incelenmiştir. Çeşitli boyutlarda ve renklerde eserlerin bulunması ve malzeme farklılığı içermesi açısından konuya uygun bir önek olabileceği düşünüldüğünden araştırma konusu olarak seçilen yaşam alanı, yazarın kendi yaşadığı Ankara / Gölbaşı’nda bulunan evi olarak belirlenmiştir. Çalışma sonucunda, yaşam alanı içerisinde sergilenen sanat eserlerinin mimari prensipler ile ele alınarak tasarımda dengenin önemine örnek olması hedeflenmiştir.
Mimarlık yapmak, mesleğin temellerinden başlayarak ve ölçekli bir site modelinin üretimiyle doruğa ulaşan, bir mimarın zihnine ve çalışmasına benzersiz bir bakış açısı sunmaktadır. Çeşitli düzeydeki ihtiyaçlar göz önüne alınarak yaşanan yerin dekore edilmesi, neredeyse ilk çağlardan beri süregelen bir insan etkinliğidir. Bu ihtiyaçlar üzerinden düşünüldüğünde, mekanları kaplayan her bir ögenin bir işlevi olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu işlev, yaşantıyı sürdürmek için gerekli temel ihtiyaçların yanında, manevi bir ihtiyaç olarak da varolabilir. Bu niteliğiyle de insanı insan yapan, psikolojisi üzerinde doğrudan etkide bulunan bir alternatif dünya oluşturur. Bu bakımdan, konu kapsamında, insanın tinsel ihtiyacına cevap veren, sanat eserlerinin yaşam alanındaki işlevi: “sanatsal işlev” ve ‘’mekanda denge’’ olarak ele alınmış ve incelenmiştir. Çeşitli boyutlarda ve renklerde eserlerin bulunması ve malzeme farklılığı içermesi açısından konuya uygun bir önek olabileceği düşünüldüğünden araştırma konusu olarak seçilen yaşam alanı, yazarın kendi yaşadığı Ankara / Gölbaşı’nda bulunan evi olarak belirlenmiştir. Çalışma sonucunda, yaşam alanı içerisinde sergilenen sanat eserlerinin mimari prensipler ile ele alınarak tasarımda dengenin önemine örnek olması hedeflenmiştir.
Making architecture offers a unique perspective on the mind and work of an architect, starting from the foundations of the profession and reaching the peak with the production of a large-scale site model. Decorating the place of living, taking into account the needs of a variety of levels, is a human activity that has been ongoing almost since the early ages. When considered over these needs, it can be easily said that each object that covers the spaces has a function. This function, in addition to the basic needs necessary to maintain life, can also exist as a spiritual need. It also creates an alternative world that makes man a human, directly influencing his psychology. From this point of view, within the subject, the function of the works of art in the field of life, which responds to the human sexual need, has been addressed and studied as "artistic function" and "balance in the field". It is believed that in various sizes and colors, the existence of works and material differences may be a suitable prediction for the subject. The area of living chosen as the subject of the research is determined as the author’s home located in Ankara/Gölbaşı where he lives. As a result of the study, the art works displayed within the living area are aimed at being an example of the importance of balance in design by addressing the architectural principles.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|