Felsefi etkinlik, kültürel bir ortamda ve o ortamın diliyle hayat bulur. Felsefe, hareket noktası ve kuruluşu itibarıyla milli; ele aldığı konular ve yönelişi itibarıyla evrensel özellikler taşıdığı için, felsefe dilinin kültürelana dil dahilinde oluşturulması gereği vardır. Amaç kültürel-ana dilimizi temel alarak onun ifade imkanlarını geliştirip, verimli bir felsefe atmosferi oluşturabilmektir. Türkçenin kavrayış gücünün gelişiminde, şüphesiz Türkçenin etkileşim halinde olduğu ve felsefe açısından verimli bir ortam oluşturan klasik dillerin ve Batı dillerinin anlam zenginliklerinin ve ifade imkanlarının fark edilmesi önemlidir. Bu açıdan bakıldığında Türkçenin İslamiyetin kabulüyle (9-10 y.y.) Arapçanın ve sonraki yıllarda (12.y.y.) Farsçanın etkisi altına girdiği, Batılılaşma hareketleri doğrultusunda ise Batı özellikle Fransız etkisinin hissedildiği, yeni düşünce ve terimlerin dilimize yerleştiği görülür. Bu çalışma Tanzimatla birlikte yönünü Batı uygarlığına çeviren ve bu doğrultuda pek çok felsefi düşünce, akım ve yeni terimle tanışan Tanzimat dönemi düşünürlerinden başlayarak 1950’lere değin ülkemizde felsefe dilinin gelişim sürecini sözlük/Felsefe sözlüğü ve terim çalışmalarına değinerek ele almayı amaçlamaktadır.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|