16. yüzyılınönemli Türk ahlâk düşünürlerinden biri olan Kınalızâde Ali Efendi (15l0–1572), Türkçe kaleme alınmış ilk ahlâk felsefesi kitabı olan ünlü Ahlâk-ı Alâî adlı kitabı ile geleneksel İslâm ahlâk öğretisini zirve noktasına taşımıştır. Kınalızâde felsefeyi, teorik ve pratik olarak iki kısımda incelemektedir. Pratik felsefe (el-hikmet el-ameliye) kendi içerisinde üç kısımda incelenmektedir: Şahısların ahlâkı, aile ahlâkı ve devlet ahlâkı. Bu tebliğimiz Kınalızâde’nin ahlâk anlayışının önemli kavramlarından birisi olan tevazu erdemine yönelik değerlendirmelerini incelemeyi hedeflemektedir. Tevazu kavramı sözlüklerde; alçak gönüllü olmak, tevazu göstermek, kibirden uzak durmak, gibi anlamlara karşılık gelmektedir. Tekebbürün, kibirli olmanın tam karşısıdır. Düşünürümüz erdem sınıflandırmasında Tevazu’a, cesaret (şecaat) erdeminin içerisinde yer vermektedir. Kınalızâdeye göre tevazu, kişinin itidal üzere olan davranışlarıdır. Bunun ifratı tekebbür (kibirlilik), tefriti, eksikliği ise tezellül (zillete katlanma, alçalma) olarak tanımlanmaktadır. Bu açıdan Aristoteles'in sistemleştirdiği ve İslâm dünyasında Meşşâî gelenek içerisindeyetkin ifadesini bulan erdemlerin ifrat ve tefrit noktasında itidalli davranış olarak tanımlama anlayışını sürdürmektedir. Kınalızâde orta nokta olan itidalin insandan insana farklı anlaşılabileceğini belirterek, Aristoteles’ci anlayışı devam ettirmektedir. Bu açıdan itidal noktasını oluşturan erdemli davranışın insanlar arasında farklı tanımlanabileceğini bir problem olarak ele almaktadır
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|