Dil kavramı, bilimsel kaynaklar içerisinde farklı yönlerini ifade edecek şekilde tanımlamalara tabi tutulmuştur. Bu kavramın politik süreçlerin konusu olması ise milliyetçilik anlayışı ile beraber gelişmiş ve özellikle devletlerin kendi siyasi birimleri içerisinde bulunan halk kitlelerini bir arada tutmaları adına bir enstrüman olarak kullanılmıştır. Meseleye Türkiye özelinde bakıldığında ise, önceleri sadece topluma yaygınlaştırma çerçevesinde ele alınmış iken, yirminci yüzyıl ile beraber, millet tanımlaması içerisinde kendisine yer bulmuş ve kültürel devrimlerin bir parçası olarak ele alınmıştır. Bu noktada ortaya çıkan devrimlere muhafazakâr ve dini çevrelerin büyük tepki vermiştir. Bu konuda devletin uyguladığı politikalara karşı, dini çevreler de bir politika belirlemiş ve kendilerine özgü bir yol tutturmuşlardır.
The concept of language is subject to definitions in such a way as to express different aspects within scientific sources. This concept is the subject of political processes and is developed along with the concept of nationalism and is used as an instrument in particular by the states to keep the public masses in their own political units together. When the issue is seen in particular in Turkey, it was first addressed only in the framework of dissemination to society, while with the twentieth century it found its place in the definition of the nation and was addressed as part of cultural revolutions. The revolutions that occurred at this point have been greatly reacted by the conservative and religious circles. In this regard, against the policies implemented by the state, religious circles have also established a policy and made a way to them.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|