Bir varlığı tutku, bağlılık, teslimiyet ve adanmışlık düzeyinde aşırı sevme biçimi olarak tanımlanan aşk, varoluşun önemli unsurlarından biridir. İnsanın iyilik ve güzellik gibi kavramlara duyduğu ihtiyaçtan ortaya çıkar ve bu ihtiyacın da insanı arama, kavuşma, bulma, keşfetme ve erginleşme süreciyle karşı karşıya getirmesine katkı sağlar. Aşk, insana erdemli davranışlar kazandırdığı gibi onun fiziksel ve psikolojik bağlamda değişmesine ve farklı davranış kalıpları sunmasına neden olur. Aşkın, akıl ve iradeyle çok da uzlaşmadığı, bilinci etkisiz hâle getirdiği, denge ve ölçüyü sarstığı yönünde gerek batı gerekse doğu felsefesinde çeşitli görüşler ileri sürülür. Düşünürler, aşkın toplumsal normları bir kenara iterek insanı sıra dışı davranışlarda bulunmaya yol açmasını, kendi benliğini eriterek başka bir kimlik edinmesini, saplantılı ve tutkulu birine dönüştürmesini delilik olarak yorumlamışlardır. İlk çağlardan günümüze kadar ortaya konan sözlü ve yazılı edebî metinlerde de aşkın delilik hâllerini görmek mümkündür. Âşıklar, yaşamın merkezine aşkı koyup sevgiliye koşulsuz teslim olmuş ve delice hareket ederek bireysel ve toplumsal düzeni temsil eden normların dışına çıkmışlardır. Bu çalışmada Nihal Atsız’ın Ruh Adam (1972), Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi (2008) ve Tarık Tufan’ın Şanzelize Düğün Salonu (2015) adlı romanlarında farklı yaş, kültür ve yaşam tarzına sahip kişiler arasında varlık bulan aşkın; âşığın yaşamını değiştirmesine, normalden sapmasına ve delilik hâlleri göstermesine dikkat çekilecektir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Mimarlık, Planlama ve Tasarım; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|