Kadın, gerek aile hayatı; gerekse siyasi, sosyal ve ekonomik alanlardaki konumu ile her zaman dikkat çekici olmuştur. Cinsiyet olgusu, biyolojik bir gerçek olarak düşünüldüğünde toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl ortaya çıktığı akla gelen sorulardandır. Toplumun cinsiyetlere yüklediği roller neticesinde kadın, bazen açık seçik, bazen de dolaylı olarak çelişkili ve gerilimli bir süreç içerisine sürüklenmiştir. Kültür oluşum süreci içerisindeki olgulardan birinin din olduğu düşünülürse; din, milletin dünya görüşü, gelenekleri ve cinsiyetleri nasıl imgelendiği ile ilgili bilgi verir. Bu sebeple dinin ortaya koymuş olduğu kurallar, mitoslar, kıssalar, kutsal olanın tasavvur edilişi ve bunun sonucu olan çıkarımlar her zaman o kültürde yaşayan insanların rollerini belirleyici nitelikte olmuştur. Ancak toplumsal cinsiyet rollerinin oluşumunda tek otoritenin din olmadığı düşünülmektedir; çünkü insanoğlunun tarihi, dinin tarihinden daha eskiye dayanmakta, ilk baştan beri kadın ve erkeğin karşıt olarak yeryüzünde bulunduğu da unutulmamalıdır. Bu kapsamda çalışmanın sorunsalı, geleneksel tarım toplumlarında kadınların erkeklerle yalnızca biyolojik olarak değil, toplumsal işlev olarak da eşit sayılabilecek haklara sahip olmamalarıdır. Çalışmanın temel sorusu: kadınlığı belirleyen otoritelerin ne(ler) olduğudur? İnsanların bütün deneyimlerini anlamlı bir yapıya oturtup açıklamaya çalışan din, iki cinsi birbirine bazen yabancılaştırmış bazen de birtakım kurallarla cinsler arasında sınırlar oluşturmuştur. Toplumsal cinsiyetin inşasında tek otoritenin din olmadığı hipotezinden hareketle makale, toplumsal cinsiyet algısını İslam, özel mülkiyet, kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılıklar kapsamında açıklamayı hedeflemektedir.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Mimarlık, Planlama ve Tasarım; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|