Bu makale Çin-İsrail ilişkilerini incelemektedir ve 1990’lardan beri Çin ve İsrail’in başarılı olarak ikili ilişkilerini farklılıklarından ziyade ortak ekonomik çıkarlarıyla tanımlanmış ortak noktalarına odaklandıklarını öne sürmektedir. Fakat, fırsatların yanı sıra ikili ilişkileri etkileyen kısıtlamalar da mevcuttur bunlar: bir, ABD-Çin arasındaki küresel liderlik rekabeti ve ABD’nin İsrail’in yakın müttefiki olarak gelişen Çin-İsrail ilişkilerine karşı çıkması; iki, Çin’in İran ile yakın ilişkileri; ve üç, Pekin’in Filistin yanlısı politikaları. Makale bu üç kısıtlayıcı etken arasında en çok ABD’nin yakın Çin-İsrail ilişkilerine karşı olmasının ikili ilişkileri etkilendiği görüşünü dile getirmektedir. Her ne kadar Çin’in İran ile askeri ilişkileri İsrail’in güvenlik endişelerine sebep olmuşsa da, her iki ülke ortak ekonomik kazançlarına odaklanabilmişlerdir. Filistin konusunda Çin’in izlediği temkinli politikalar ikili ilişkilerin zarar görmesini engellemiştir.
This article examines Chinese-Israeli relations, and argues that since the 1990s, China and Israel successfully improved their bilateral ties by focusing on their commonalities defined by mutual economic interests instead of their differences. Yet, besides opportunities, there are also constraints affecting the bilateral relations: first, the U.S.-Chinese competition for global leadership, and the U.S. as a close ally of Israel opposing the improvement in Chinese-Israeli relations second, China’s close military relations with Iran and third, Beijing’s pro-Palestinian policies. The article argues that of the three constraints, the U.S. disapproval of close Chinese-Israeli relations influenced the bilateral ties the most. Although China’s military relations with Iran raised Israeli security concerns, both states managed to focus on their mutual economic gains. Regarding the Palestinian issue, China’s cautious policies did not adversely affect the bilateral ties.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|