Giriş ve Amaç: Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) maruz kalınan travma ile ilişkilidir, ancak tek belirleyici travma değildir. Kişilik bozuklukları ile TSSB arasındaki ilişki tartışılmaktadır. Biz kişilik bozukluğu olanlarda TSSB’nin daha kolay geliştiğini ileri sürerek bu çalışmayı planladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızı 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’da iki şiddetli deprem yaşayan Düzce’de yaptık. Travma birimine yönlendirilen 18 yaş üstü 109 hastadan klinisyen tarafından travma sonrası stres bozukluğu ölçeği (CAPS) ile TSSB tanısı konan 62 hasta çalışmaya alındı. Bunlara SCID-II, yaşam olaylarının etkisi ölçeği (IES) ve sosyodemografik bilgi formu uygulandı. Bulgular: Hastaların 35’inde (%56,5) kişiliği bozukluğu bulundu., kalan 27 hastada (%43,5) kişilik bozukluğu yoktu. 62 hastanın 54‘ü kadındı. Diğer sosyodemoğrafik değişkenler açısından iki grup arasında istatistiksel fark yoktu, sadece sosyal güvence oranı kişilik bozukluğu olmayanlarda daha yüksekti(MWU:312500, z:-2.303, p:0.021 ). Kişilik bozukluğu olan 35 hastada toplam 52 adet kişilik bozukluğu tanısı kondu. Bunların %84,7’sini kaçıngan, obsesif-kompulsif, bağımlı ve paranoid kişilik bozuklukları oluşturuyordu. Kişilik bozukluğu olan ve olmayan iki grup arasında CAPS alt ölçekleri ve IES alt ölçekleri puanları açısından istatistiksel anlamlı fark yoktu. Sonuç: Bulgularımız bize kişilik bozukluğunun TSSB şiddeti üzerinde belirleyici olmadığını, ancak TSSB’nin ortaya çıkışını belirleyen önemli bir faktör olduğunu düşündürmektedir
Posttraumatic stress disorder (TSSB) is associated with exposed trauma, but it is not the only determining trauma. The relationship between personality disorders and TSSB is discussed. We planned this work by suggesting that TSSB develops easier in people with personality disorders. The tool and method: Our work was done on 17 August and 12 November 1999 in Düzce, where two severe earthquakes occurred. From 109 patients over the age of 18 who were directed to the trauma unit, 62 patients diagnosed with TSSB with the posttraumatic stress disorder scale (CAPS) by clinics were taken to study. These were applied to SCID-II, the impact scale of life events (IES) and the sociodemographic form of information. Results: 35 patients (56,5%) found personality disorder, the remaining 27 patients (43,5%) did not have personality disorder. 54 of the 62 patients were female. There was no statistical difference between the two groups in terms of other sociodemographic variables, only the social security rate was higher in those without personality disorder (MWU:312500, z:-2.303, p:0.021). In total, 35 patients with personality disorder were diagnosed with 52 personality disorders. 84.7 percent of them were escaping, obsessive-compulsive, addictive and paranoid personality disorders. There was no statistically meaningful difference between the two groups with and without personality disorder in terms of CAPS sub-scale and IES sub-scale score. Result: Our findings show us that personality disorder is not determining the severity of TSSB, but is an important factor determining the appearance of TSSB
Alan : Sağlık Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|