Kullanım Kılavuzu
Neden sadece 3 sonuç görüntüleyebiliyorum?
Sadece üye olan kurumların ağından bağlandığınız da tüm sonuçları görüntüleyebilirsiniz. Üye olmayan kurumlar için kurum yetkililerinin başvurması durumunda 1 aylık ücretsiz deneme sürümü açmaktayız.
Benim olmayan çok sonuç geliyor?
Birçok kaynakça da atıflar "Soyad, İ" olarak gösterildiği için özellikle Soyad ve isminin baş harfi aynı olan akademisyenlerin atıfları zaman zaman karışabilmektedir. Bu sorun tüm dünyadaki atıf dizinlerinin sıkça karşılaştığı bir sorundur.
Sadece ilgili makaleme yapılan atıfları nasıl görebilirim?
Makalenizin ismini arattıktan sonra detaylar kısmına bastığınız anda seçtiğiniz makaleye yapılan atıfları görebilirsiniz.
  Atıf Sayısı 6
 Görüntüleme 16
İSTANBUL ŞEHRİ VE SU
1998
Dergi:  
lnternational Journal of Geography and Geography Education
Yazar:  
Özet:

İstanbul, Avrupa ve Asya’nın birbirine iyice yaklaştığı, Çatalca-Kocaeli Yarımadası arasında yer alan Boğaz’ın her iki tarafına hakim, oldukça geniş bir alana yayılmış; günden güne hızla büyüyen gelişen bir şehirdir. Bu büyüme ve gelişmede sözü edilen yörenin coğrafî konumu, yerleşmeye uygunluğu bakımından arazinin yapısı ve sade bir rölyef sunması, ayrıca klimatik faktörler ile hidrolojik özellikler büyük rol oynamıştır. Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlayan boğaz, İstanbul Boğazı adıyla bilinmekte ve bir tabiat harikası olarak dikkati çekmektedir. Burası, büyük tonajlı gemilerin de geçişine uygunluğu sebebiyle Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkelerin deniz yoluyla Akdeniz’e ulaşmaları için zorunlu geçiş yeridir. Atlas Okyanusumdan Cebel-i Tarık Boğazı vasıtasıyla Akdeniz’e geçen gemiler ile Hint Okyanusumdan Kızıldeniz’e ve oradan da Süveyş Kanalı vasıtasıyla Akdeniz’e ulaşan gemilerin Karadeniz’e açılmaları söz konusu olduğunda İstanbul Boğazımı geçmek zorunda kalacaklardır. Çatalca-Kocaeli Yarımadası arasında yer alan bu boğazın açılışı, Altın Boynuz adı verilen Haliç’in teşekkülü, sularını Karadeniz ve Marmara Denizime boşaltan akarsuların belirgin hale gelmesi, Karadeniz kıyısındaki Durusu Gölümün oluşumu, ayrıca Marmara Denizi kıyısında Küçükçekmece ve Büyükçekmece göllerinin meydana gelişi Plio-Kuaterner’de gerçekleşmiştir. Böylece bunlar, belirli dönemlerde büyüyen, gelişen İstanbul’un su rezervuar alanları olarak değerlendirilmektedir. İstanbul’un ilk nüvesi Sarayburnu ile Sultanahmet arasında yer almıştır. İlk şehir, M.Ö. 658 yılında burada kurulmuştur. İstanbul, M. S. 395’de Roma hakimiyetine geçmiş ve Doğu Roma İmparatorluğumun başkenti olmuştur. 1453 yılında ise İstanbul Türk hakimiyetine geçmiştir. Şehrin bugünkü nüfusu 10.000.000 civarındadır. Roma-Bizans Dönemi’nde şehrin su ihtiyacı bazı kaynaklar, kuyular ve sarnıçlardan karşılanıyordu. Bu dönemde sarnıç yapımına önem verilmiştir. Açık ve kapalı olan bu sarnıçlar ayrıca birer sanat yapışıdırlar. Bunlar arasında en önemlisi Yerebatan (Bazilica Cistern) Sarnıcı’dır. 140 x 170 m. ebadındadır. Su ile dolu olduğunda 80.000 m3 hacim oluşturmaktadır. Osmanlı Dönemi’nde ise şehrin su ihtiyacının karşılanmasına büyük önem verilmiştir. Öncelikle mevcut tesisler onarılmış; bunlara yenileri eklenmek suretiyle evlerin, sarayların, medreselerin, aş evlerinin, şadırvanların ihtiyacı olan su, zamanında karşılanmıştır. Bu maksatla akarsuların uygun yerlerine bendi er inşa etmişler ve bu rezervuarlardaki suları kemerler (su yolu) aracılığıyla şehre akıtmışlardır. Cumhuriyet Dönemi’nde daha önce yapılanlara yenileri eklenmiştir. Eski tesisler onarılmış ve bazı ilaveler yapılmıştır. Yeni tesisler arasında Elmalı Barajı, Alibeyköy Barajı, Ömerli Barajı, Darlık Barajı, Büyük Çekmece Barajı, Yeşilvadi Regülatörü, Düzdere, Kuzulu Dere, Büyük Dere Kazandere, Papuçdere barajları yer almaktadır. Durusu Gölü de dahil olmak üzere yapılmış tesislerden bugün İstanbul’a günde 1.5 milyon m3 su verilmektedir. Bu da bugün İstanbul’un su ihtiyacını karşılamaktadır. Ayrıca daha büyük projeler (Melen Projesi vd.) üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. 

Anahtar Kelimeler:

The city of Istanbul and water
1998
Yazar:  
Özet:

Istanbul, where Europe and Asia are very close to each other, dominates both sides of the Catalca-Kocaeli Peninsula, is spread to a very wide area; it is a rapidly growing city from day to day. The geographical location of the area mentioned in this growth and development, the structure of the land in terms of settlement suitability and a simple relief, as well as climate factors and hydrological characteristics have played a major role. The throat that connects the Black Sea to the Marmara Sea is known as the Istanbul throat and is considered a natural miracle. This is the mandatory passage place for the countries on the coast of the Black Sea to reach the Mediterranean by sea because of the suitable passage of large tonage ships. The ships that pass through the Atlantic Ocean through the Cebel-i Tarık Gulf to the Mediterranean and the ships from the Indian Ocean to the Red Sea and from there through the Switzerland Canal to the Mediterranean will have to pass through the Istanbul Gulf when it comes to opening to the Black Sea. The opening of this throat, located between the Çatalca-Kocaeli Peninsula, the opening of the hallic, called the Golden Horn, the appearance of the flows that empty the waters into the Black Sea and the Marmara Sea, the formation of the Gulf on the Black Sea coast, and the arrival of the small-sized and large-sized lakes on the Marmara Sea coast, took place in Plio-Kuaterner. Thus, these are considered as the water reservoirs areas of Istanbul that are growing and developing in certain periods. The first nucleus of Istanbul was located between Sarayburnu and Sultanahmet. The first city, M. It was founded here in 658. Istanbul became the capital of the Eastern Roman Empire in 395 BC. In 1453, Istanbul became the Turkish government. The city today has a population of about 10,000,000. During the Roman-Byzant period, the city’s water need was met by some sources, shores and shores. During this period, it was focused on the creation of the cranberries. These open and closed bricks are also an art attachment. The most important of them is the Basilica Cistern. It is 140 x 170 m. When filled with water, it creates a volume of 80,000 m3. During the Ottoman era, the city’s water needs were greatly addressed. First of all, the existing facilities have been repaid; in addition to them, the new ones have been repaid in time by the houses, palaces, medreses, apartments, shadows, the water needed. For this purpose they built the bands in the proper places of the flowers and flowed the waters in these reservoirs through the bands (water path) to the city. The new ones were added to the previous Republican period. The old facilities have been repaid and some additions have been made. The new facilities include the Apple Bar, Alibeyköy Bar, Omerli Bar, Darlık Bar, Big Çekmece Bar, Greşilvadi Regulator, Düzdere, Kuzulu Dere, Big Dere Kazandere, Papuçdere Bar. Today, 1.5 million m3 of water is provided to Istanbul from the facilities built, including the Lake of the State. This is the need for water in Istanbul today. Also bigger projects (Melen Project etc.) The work is being done.

Atıf Yapanlar
Dikkat!
Yayınların atıflarını görmek için Sobiad'a Üye Bir Üniversite Ağından erişim sağlamalısınız. Kurumuzun Sobiad'a üye olması için Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı ile iletişim kurabilirsiniz.
Kampüs Dışı Erişim
Eğer Sobiad Abonesi bir kuruma bağlıysanız kurum dışı erişim için Giriş Yap Panelini kullanabilirsiniz. Kurumsal E-Mail adresiniz ile kolayca üye olup giriş yapabilirsiniz.
Benzer Makaleler










lnternational Journal of Geography and Geography Education

Dergi Türü :   Uluslararası

Metrikler
Makale : 400
Atıf : 1.312
2023 Impact/Etki : 0.29
lnternational Journal of Geography and Geography Education