Görüntüleme
58
İndirme
18
Çağdaş sanat pratikleriyle ilgili çalışmalarda bir eserin tarihsel/sosyo- kültürel bağlamı, bu bağlamda etkileşim içinde olduğu öğeler (diğer sanat disiplinleri, kent estetiği, toplumsal olaylar vb.), eserin sergilenme biçimi ve mekanla fiziksel / kavramsal ilişkisi, izleyiciyle ilişki kurma biçimi, kullanılan malzeme ve teknik, sanatçının üretim aşamasından sunuma uzanan süreçteki düşünsel yaklaşımı ve görüşleriyle birlikte değerlendirilmesi gerekliliği bu makalede Börüteçene’nin eseri ve sergisi üzerinden ortaya konulmaktadır. Handan Börüteçene, otuz yılı aşan sanat kariyerinde, çağdaş sanatın gerek Türkiye’de gerek uluslararası sanat ortamında öne çıkan kimliklerinden birisi olmuştur. Sanatı geçmişle kuvvetli bir bağ kurarak şekillenmiştir. Burada ele alınan “geçmiş” kavramı oldukça geniş bir ifadedir. Onun sanatında geçmiş, ilk bakışta ülkesinde varolmuş uygarlıklara temellenmektedir. Ardından sanatçının kendi geçmişi ve yaşamışlıkları ile birleşmektedir. Ortaya çıkan yapıt, insanlık tarihinin ortak geçmişi ile kesişip net ve evrensel mesajlara ulaşmaktadır. Börüteçene’nin sanatı çoğu zaman mekânla bir arada gelişen bir görsel dile sahiptir. Mekânla birlikte düşünülen eser, serginin içeriğine uygun olarak değişen biçim, malzeme ve teknik özelliklerle vücut bulmaktadır. Bu yazının ana temasını oluşturan Börüteçene’nin, “Kendime Gömülü Kaldım” başlığıyla, 2014 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde gerçekleşen sergisi de mekânla tasarlanmıştır. Bu sergi, kendi içinde tarihsel bir gelişim izlemiştir. İstanbul’da 1999 yılında Akdeniz’in Mor Bin Yılı Sergisi’nde temeli atılan, 2007’de Venedik’teki sergileriyle zenginleşen ve nihayet İstanbul’da sonuçlanan bir geçmişi vardır. Serginin teması İstanbul’un temsili geçmişidir ve bu geçmiş bir elbise ya da bir tür hayalet olarak izleyicinin karşısına çıkmaktadır. Elbise, İstanbul’un geçmişiyle bütünleşmekte, onun en eski geçmişini öne çıkarmakta, daha sonra ait olduğu şehrin 1204 yılını Latinler dönemini aydınlatmakta ve İstanbul-Venedik ilişkilerine göndermelerde bulunmaktadır. Taşıdığı renk ve biçim özellikleriyle, düzenlenişi ve sembolik anlatımıyla bu elbise anlamlı bir kurguya sahiptir. Sergiyi gezen izleyici, kendi belleğinde sanatçının fark ettirmek istediği bu bağları ya da vurguyu fark ederek, üzerinde düşünerek yapıta dâhil olmakta ve onu yorumlamaktadır.
The historical/social-cultural context of a work in the studies related to contemporary art practices, the elements in which it is interacting in this context (other art disciplines, urban aesthetics, social events, etc.).The form of exhibition of the work and the physical/conceptual relationship with the space, the way of communication with the audience, the material and technique used, the need to be evaluated along with the mental approach and views of the artist in the process extending from the production stage to the presentation, this article is revealed through the work and exhibition of Börüteçene. Handan Börüteçene, in his more than thirty years of art career, has become one of the prominent identities of contemporary art in Turkey and international art environment. The art has been formed by a strong connection with the past. The concept of the "precedent" discussed here is a fairly broad expression. His past art is based on civilizations that exist in his country at first sight. The artist then combines with his own past and life. The work that emerges crosses the common history of human history and reaches clear and universal messages. The art of Börüteçene often has a visual language that develops together with the space. The work considered along with the place finds the body with the shape, material and technical characteristics that change according to the exhibition's content. The main theme of this article is Börüteçene, with the title "I have been buried for myself", the exhibition held at the Istanbul Archaeological Museum in 2014 was also designed with the place. This exhibition has followed historical development within itself. Istanbul has a history that was founded in the Mor Thousand Years Exhibition of the Mediterranean in 1999, enriched with its exhibitions in Venice in 2007 and eventually ended in Istanbul. The theme of the exhibition is the representative history of Istanbul, and this past appears to the audience as a dress or a kind of ghost. The dress is integrated with the history of Istanbul, highlighting its oldest history, then illuminating the 1204 years of the city to which it belongs, the Latin era and sending it to the Istanbul-Venice relations. With its color and shape characteristics, its arrangement and symbolic narrative, this dress has a meaningful fantasy. The spectator who travels the exhibition, realizing these links or emphasis that the artist wants to notice in his own memory, is involved in the structure, thinking about it and interpreting it.
Alan : Güzel Sanatlar; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Makale Detay 
Benzer Makaleler
PDF Görüntüle
Dergi Bilgisi
Eseri Dinleyin
Alıntı Yap
Bu Sayfayı Yazdırın
Paylaş
Mendeley
