Kadızâdeliler Hareketi XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkmış dinî siyasî referanslı bir harekettir. Hareketin lideri olan Kadızâde Mehmed Efendi (ö. 1045/1635) ve takipçileri, tarih boyunca İslâm dünyasında tartışılan bir takım meseleleri yeniden gündeme taşımış ve tartışmaya açmıştır. Bu hususların en dikkat çekici olanları ise tasavvufî ihtilaflar olup cehrî zikir, semâ ve deverân karşıtlığı; keşf, ilham ve kerametlerle ilgili bir takım meselelerdir. Bazı müverrih ve araştırmacıların söz konusu ihtilafları tasavvuf düşmanlığı üzerinden okuması ve yorumlaması, mantıksal olarak isabetli görülüp benimsenmiş olsa da, bu durum tarihî realitelerle çelişmektedir. Zira tasavvuf düşmanı ve hatta Selefi veya İbn Teymiyye’ci olarak sunulan Kadızâdelilerin bu yakıştırmaların aksine tasavvuf ehli olduğu ve dönemin önemli tarikatlarından biri olan Nakşibendîliğin tesirinde kaldığı açıktır. Zira Nakşibendîliğin sahip olduğu temel prensipler ve diğer tarikatlara getirdiği eleştiriler Kadızâdelilerin görüşleriyle birebir örtüşmektedir. İş bu makalede öncelikle Nakşîliğin Osmanlı’ya girişi ve XVII. Yüzyıl sonuna dek Osmanlı’ya yayılışı ele alınacaktır. Ardından Kadızâdeli liderlerin varsa Nakşîlikle olan alakalarına dair bulgular ortaya konularak değerlendirilecek. Akabinde ise Nakşibendiyye ve özellikle de Müceddidiyye ekolüyle Kadızâdeliler arasındaki bazı ortak fikir ve düşünceler mukayeseli olarak verilecektir. Bu bağlamda cehrî zikir, semâ ve deverân karşıtlığı; halvet ve riyâzetin reddedilmesi; Ehl-i sünnet savunuculuğu; İbnü’l-Arabî’nin eserleri üzerinden eleştirilmesi, keşf ve ilham gibi bazı hususlar karşılıklı olarak ele alınacaktır.
Kadızâdeliler Hareketi XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkmış dinî siyasî referanslı bir harekettir. Hareketin lideri olan Kadızâde Mehmed Efendi (ö. 1045/1635) ve takipçileri, tarih boyunca İslâm dünyasında tartışılan bir takım meseleleri yeniden gündeme taşımış ve tartışmaya açmıştır. Bu hususların en dikkat çekici olanları ise tasavvufî ihtilaflar olup cehrî zikir, semâ ve deverân karşıtlığı; keşf, ilham ve kerametlerle ilgili bir takım meselelerdir. Bazı müverrih ve araştırmacıların söz konusu ihtilafları tasavvuf düşmanlığı üzerinden okuması ve yorumlaması, mantıksal olarak isabetli görülüp benimsenmiş olsa da, bu durum tarihî realitelerle çelişmektedir. Zira tasavvuf düşmanı ve hatta Selefi veya İbn Teymiyye’ci olarak sunulan Kadızâdelilerin bu yakıştırmaların aksine tasavvuf ehli olduğu ve dönemin önemli tarikatlarından biri olan Nakşibendîliğin tesirinde kaldığı açıktır. Zira Nakşibendîliğin sahip olduğu temel prensipler ve diğer tarikatlara getirdiği eleştiriler Kadızâdelilerin görüşleriyle birebir örtüşmektedir. İş bu makalede öncelikle Nakşîliğin Osmanlı’ya girişi ve XVII. Yüzyıl sonuna dek Osmanlı’ya yayılışı ele alınacaktır. Ardından Kadızâdeli liderlerin varsa Nakşîlikle olan alakalarına dair bulgular ortaya konularak değerlendirilecek. Akabinde ise Nakşibendiyye ve özellikle de Müceddidiyye ekolüyle Kadızâdeliler arasındaki bazı ortak fikir ve düşünceler mukayeseli olarak verilecektir. Bu bağlamda cehrî zikir, semâ ve deverân karşıtlığı; halvet ve riyâzetin reddedilmesi; Ehl-i sünnet savunuculuğu; İbnü’l-Arabî’nin eserleri üzerinden eleştirilmesi, keşf ve ilham gibi bazı hususlar karşılıklı olarak ele alınacaktır.
Alan : Güzel Sanatlar; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|