Kerâmetin şer‘î hükümlere etkisi fıkıh ve tasavvuf ilimlerinin temel tartışma konularından biridir. Kerâmeti bilgi kaynağı olarak gören bazı sûfîler, kerâmet olarak vuku bulan olayların hârikulâde olması cihetiyle fıkhın müdahele alanı dışında kaldığı iddiasındadır. Fakîhlere göre ise gerçekleşmiş ve gerçekleşmesi mümkün tüm hâdiseler, fıkhın objektif hükümlerine tabidir. Fıkhî bakışla kerâmetin imkânına dayanılarak bir hakkın ispatı veya bir farzın ya da haramın ihdâsı mümkün değildir. Çünkü gerçekleşmesi insanın elinde olmadığı için kerâmetin imkânının dikkate alınması hukukun objektifliğine ve genelliğine aykırıdır. Hem kerâmet sahibi hem de haricindekiler için kerâmetin hukukî bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Ancak ibâhâ alanıyla sınırlı olmak, şer‘î bir kuralla çelişmemek ve hükmü çiğnememek kaydıyla yalnızca kerâmet sahibi kerâmetiyle amel edilebilir. Hârikulâde oluşu teklîfe engel olmadığından vuku bulan kerâmetin olağan hâdiselerden farkı yoktur. Bu bakımdan kerâmet sahibi şer‘î hükümlere bağlı hareket etmelidir. Şer‘î hükme uygunluk temel kriter olduğundan, kerâmet hiç kimseye şer‘î hükme aykırı hareket etme hakkı ve yetkisi vermemektedir.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|