Kullanım Kılavuzu
Neden sadece 3 sonuç görüntüleyebiliyorum?
Sadece üye olan kurumların ağından bağlandığınız da tüm sonuçları görüntüleyebilirsiniz. Üye olmayan kurumlar için kurum yetkililerinin başvurması durumunda 1 aylık ücretsiz deneme sürümü açmaktayız.
Benim olmayan çok sonuç geliyor?
Birçok kaynakça da atıflar "Soyad, İ" olarak gösterildiği için özellikle Soyad ve isminin baş harfi aynı olan akademisyenlerin atıfları zaman zaman karışabilmektedir. Bu sorun tüm dünyadaki atıf dizinlerinin sıkça karşılaştığı bir sorundur.
Sadece ilgili makaleme yapılan atıfları nasıl görebilirim?
Makalenizin ismini arattıktan sonra detaylar kısmına bastığınız anda seçtiğiniz makaleye yapılan atıfları görebilirsiniz.
  Atıf Sayısı 34
 Görüntüleme 26
 İndirme 11
 Sesli Dinleme 1
FETÜS VE YENİDOĞANDA BAĞLANMANIN İKİ YÜZÜ: MATERNAL VE PATERNAL BAĞLANMA
2017
Dergi:  
Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi
Yazar:  
Özet:

Başlık:FETÜS VE YENİDOĞANDA BAĞLANMANIN İKİ YÜZÜ: MATERNAL VE PATERNAL BAĞLANMA Title:TWO FACES OF FETAL/INFANT ATTACHMENT: MATERNAL AND PATERNAL ATTACHMENT Özet: Giriş Bağlanma; bebekler ile anne-baba arasında gerçekleşen, duygusal olarak olumlu ve karşılıklı yardıma dayalı bir ilişkiyi ifade etmektedir. Maternal bağlanma; Bowlby tarafından; anne ve çocuk arasında sıcak, sürekli, yakın bir ilişkinin olması ve bu ilişkiden anne ve çocuğun doyum alması şeklinde tanımlanmıştır. Maternal bağlanma anne ve bebeğinin arasında doğum öncesinde oluşan ve hayat boyu devam eden bir bağlanmadır. Bu bağlanmanın niteliği; kadının algıladığı sosyal destek, depresyon yaşaması, erken ya da geç gebelik yaşı gibi çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Maternal bağlanmanın yanı sıra baba ve bebeği arasında gelişen bağlanma (paternal bağlanma) da bebek için oldukça önemlidir. Her iki bağlanmanın da tam gelişemediği durumlarda bireyin kişilerarası ilişkileri etkilenmektedir. Sonuç Kişilerarası ilişkilerde etken rolü olan maternal ve paternal bağlanma, bireyin intrauterin hayatından başlayarak tüm yaşamında önemli bir yer tutmaktadır. Literatürde maternal bağlanma düzeyini inceleyen çalışmaların yanı sıra paternal bağlanma düzeyini inceleyen çalışmalar sayıca yetersiz ve var olan çalışmalarda da babaların kendilerini bebek bakımı konusunda dışlanmış hissettiklerini ifade ettikleri dikkat çekmektedir. Derlememizin amacı anne ve baba ileçok etkileşime geçen meslek profesyonellerinden olan hemşirelerin, anne kadar babayı da bebek bakımına katmalarını sağlamak ve araştırmacı hemşirelere literatürün eksik olan bu kısmı için ışık tutmaktır. Abstract: Background Bonding/Attachment; refers to an emotionally positive and reciprocal relationship between infant and parents. Maternal bonding (attachment), it is defined as a warm, continuous, close relationship between the mother and the child and that the mother and child are satisfied with this connection. Maternal attachment is a life-long link between mother and baby that occurs before birth. The quality of this bonding/attachment is affected by women's perceived social support, depression, early or late gestational age. In addition to maternal attachment, the paternal attachment is also very important to the baby. In situations where both attachments are not fully developed, the person’s interpersonal relationship is affected. Maternal and paternal attachment, which has an effective role in interpersonal relationships has an important place in the whole life of the individual, starting from the intrauterine life. Conclusion In the literature, studies examining the level of maternal attachment as well as studies examining the level of paternal attachment are inadequate and in being studies that the fathers expressed their feelings as exempted from babysitting. It is to shed light for this review that the nurses that are Professionals who have the most interaction with the mother and father compose the babies as well as the babies in the babysitting and the literature is lacking in the researcher nurses.  Anahtar kelimeler:   Bağlanma, Anne, Baba, Bebek, Fetüs Keywords: Bonding, Maternal, Paternal, Infant Destekleyen kurumlar: Destekleyen kurum/kuruluş yoktur. Kaynakça: ·       Bağlanma; anne bebek ve baba bebek bağlanması şeklinde kendini gerçekleştirmektedir. Bu sürecin etkin ve tam gerçekleşmesi birçok faktöre bağlıdır. Bu faktörler bireysel de olabileceği gibi çevresel de olabilmektedir (Lindgren, 2003; Cheng ve ark., 2009; Alan ve Ege, 2013; Hergüner ve ark., 2014). Kadın ve erkeğin bebeği benimsemesinin yanı sıra; sosyal destek alması, yaşı, depresyon yaşaması gibi faktörler sıralanabilmektedir. Bu çalışmalar kadın ve erkeğin bu faktörlere bağlı bağlanma sürecinde aksaklık yaşadığını göstermektedir (Lindgren, 2003; Kavlak ve Şirin, 2009; Cheng ve ark., 2009; Güleç ve Kavlak, 2013; Alan ve Ege, 2013; Hergüner ve ark., 2014). Sağlıklı bir toplumun temelini oluşturan sağlıklı, mental ve emosyonel durumu iyi olan bireyler mutlu ve sevgi dolu bir aile ortamı içinde yetişmektedir. Bu bağlamda toplum sağlığını etkileyebilen bağlanma sürecinin tam ve etkin şekilde gerçekleşmesi, bireyin anne ve babası ile kurduğu bağlanma ile yakından ilişkilidir. Bağlanma anne karnında başlamakta ve yankılarını bireyin hayatı boyunca sürdürmektedir (Howe ve ark., 1999; Kavlak ve Şirin, 2009; Güleç ve Kavlak, 2013).  Maternal bağlanma; Bowlby tarafından 1951 yılında; anne ve çocuk arasında sıcak, sürekli, yakın bir ilişkinin olması ve bu ilişkiden anne ve çocuğun doyum alması şeklinde tanımlanmaktadır (Bowlby, 1969). Maternal bağlanma anne bebek arasında doğum öncesinde gelişmeye başlayan özel ve eşsiz bir ilişkidir. Cranley bu eşsiz ilişkiyi, maternal fetal bağlanma olarak tanımlarken, anneyi ise doğmamış bebeği ile iletişim kuran ve bu iletişimle meşgul olan kadın olarak tanımlamaktadır (Muller, 1994). Yenidoğan öz bakım becerileri henüz gelişmediğinden bakım verenine bağımlıdır. Fiziksel ihtiyaçlar yönünden bağımlı olan yenidoğanın duygusal ve zihinsel gelişimi yönünden bu bağımlılık oldukça önemlidir (Kavlak ve Şirin, 2009; Güleç ve Kavlak, 2013). Doğum öncesi dönem (prenatal dönem); gebeliğin başlangıcından doğuma kadar fetüsün büyüme ve gelişmesini tamamladığı süre olarak tanımlanmaktadır. Bu dönemde kadınların vücudunda meydana gelen hormonal ve fiziksel değişiklikler kadınları anneliğe hazırlamakta ve fetüse karşı bağlanma sürecini başlatmaktadır. Bu süreçte kadın, kendini anne olarak görmekte ve doğacak bebeğinin doğum öncesi ve sonrası gelişimini hayal etmekte; korunma, barınma gibi sorumluluklarını hissetmeye başlamaktadır. Tüm bu duygular bağlanmayı güçlendirmekte ve anne bebek etkileşiminin prenatal dönemde başlamasına neden olmaktadır (Bowlby, 1969; Muller, 1994; Duyan ve ark., 2013). Prenatal bağlanma teorisinin temelleri ilk olarak hemşireler tarafından atılmıştır. Brandon ve arkadaşlarının aktardığına göre; Chicago Üniversitesi’nde maternal bakım konusunda uzmanlaşan Rubin, prenatal annelik rolünde kadınların elde ettiği kazanımları araştırdığı bir çalışmada kuramsal bir bağlanma yapısını geliştirmiş ve doğum sonrası anne-yenidoğan arasındaki bağın prenatal süreçlerin bir sonucu olduğunu bulmuştur. Ayrıca Rubin kendi gözlemlerine dayanarak kadınların prenatal dönemde yerine getirdikleri dört özel görevi şu şekilde sıralamıştır. Bunlar; kendi ve bebeği için güvenli yol arama, bebeğin diğerleri tarafından kabul edildiğine emin olmak, bağlanım ve kendinden ödün vermedir. Rubin bağlanma terimini kullanmadan gebeliğin psikolojik deneyimini kavramsallaştırmıştır (Rubin, 1967; Brandon ve ark., 2009). Maternal bağlanma kadında annelik davranışları ile oluşmaktadır. Annelik davranışının gelişmesini ise; genetik (oksitosin, progesteron ve östrojen alfa reseptörleri), çevresel (bebeklik-çocukluk döneminde öğrenilen bağlanma, bebekle ilk karşılaşma ve bebeğin uyarısı) ve hormonal (oksitosin, progesteron, östrojen, prolaktin, kortikotropin salıverici hormon) etkenler belirlemektedir. Bu etkenler annelik davranışının gelişmesini sağlayacak nöral yolakları oluşturmaktadır (Leckman ve Herman, 2002). Kinsley ve Lambert kadının annelik davranışlarının doğumdan itibaren başladığını, üretken olduğu dönemde (puberte ile başlayan, gebelik, postpartum, anne-bebek ilişkisinin olduğu dönemler) hızlanarak devam ettiğini belirtmiştir (2008). Gebelikte anne bebek bağlanmasının oluşmasında annenin fetüsü kendinden farklılaştırarak bir birey olarak algılaması, fetüs ile etkileşime girmesi, fetüsün özelliklerini yorumlaması ve kendini fetüse adamasının önemli olduğu vurgulanmıştır (Peppers ve Knapp, 1980). Fetal hareketleri hisseden kadınların maternal bağlanma düzeyleri, hissetmeyen kadınlara göre daha yüksek bulunmuştur. Aynı çalışmada; maternal bağlanma ve fetal gelişimin özellikle 16.-20. Gebelik haftalarında ilişkilendiği ve bu ilişkinin küçük fakat anlamlı olduğu belirtilmiştir (Heidrich ve Cranley, 1989).Ultrasonda fetüsün görüntülenmesi maternal fetal bağlanmayı güçlendirebileceği düşünülmüştür (Lindroos ve ark., 2015). Literatür incelendiğinde maternal bağlanma, prenatal dönemde oluşmakta ve çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Bu faktörler kadının çevresinden ve eşinden algıladığı sosyal destek düzeyi, yaşadığı depresyon, parite sayısı, gebeliği isteme durumu ve doğum korkusunun olması şeklinde sıralanmaktadır. Bu faktörlere baktığımızda maternal bağlanmanın ilk olarak oluştuğu prenatal dönem, kadın ve doğacak bebeği için oldukça önemlidir. Abbasi ve arkadaşları  prenatal bağlanmanın; annenin bebeğine daha olumlu ve sağlıklı bir süreçle uyum göstermesi açısından önemli rol oynadığını vurgulamıştır (2012). Buna ek olarak başka bir çalışmada; prenatal bağlanmanın kadının ebeveyn rolü ve annelik kimliği gelişiminde önemli rol oynadığı bildirilmiştir (Sıddıquı ve ark., 2000). Condon ve Corkindale’ in yaptığı çalışmada ise antenatal bağlanmanın; kadınların depresyon, anksiyete ve sosyal destek alma düzeyleri ile partnerleri tarafından yönetilme ve eleştirilmelerinden etkilendiği belirlenmiştir (1997). Prenatal bağlanma kadının kendi annesinden deneyimlediği bağlanmanın niteliği ile ilişkili bulunmuştur (Yılmaz, 2013). Yapılan çalışmalarda algılanan sosyal desteğin maternal bağlanma ile ilişkili olduğu belirtilmiştir (Alan ve Ege, 2013; Hergüner ve ark., 2014; Lindroos ve ark., 2015; Çınar ve ark., 2015; Metin ve Pasinlioğlu, 2016). Kadının algıladığı sosyal desteğin düşük olması maternal bağlanmanın gelişimini olumsuz etkilediği belirtilmiştir (Lindroos ve ark., 2015). Maternal fetal bağlanmanın sosyal destek ile ilişkisinin incelediği bir çalışmada; sosyal destek düzeyi yüksek olan grupta daha yüksek bağlanma düzeyine sahip oldukları bildirilmiştir (Diniz ve ark., 2014). Çınar ve arkadaşlarının postpartum dönemde anneler ile yaptıkları çalışma sonucunda; algılanan sosyal desteğin maternal bağlanma ve emzirme yeterliliği üzerine olumlu etkisi olduğu saptanmıştır(2015). Başka bir çalışmada ise; kadınların algıladıkları sosyal destek düzeyi ile maternal bağlanma düzeylerinin birbirlerine paralel olarak artış gösterdiğini belirlenmiştir (Alan ve Ege, 2013).  Konak-Griffin (1988) prenatal bağlanma ile sosyal destek arasında anlamlı ilişki bulunmadığını belirtmişken, Jong ve arkadaşları (2015) ise sosyal desteğin maternal fetal bağlanmayı etkilediğini bildirmiştir (Konak-Griffin, 1988; Jong ve ark., 2015). Başka bir çalışmada ise maternal fetal bağlanma ile algılanan sosyal destek arasında anlamlı bir ilişki olduğu, sosyal destek düzeyi arttıkça bağlanma düzeyinin arttığı belirtilmiştir (Paulson ve ark., 2010). Maternal bağlanmayı etkileyen faktörlerden biri de depresyondur. Maternal fetal bağlanma ve depresyon arası ilişki bildirilmiştir (Lindgren, 2001; Hergüner ve ark., 2014; Lindroos, 2015). Depresyon ruhsal çöküntü anlamına gelmektedir. Kadının yaşadığı depresyon postpartum ve menstrüel siklus ile ilişkilendirilse de sosyal ve çevresel etkenlerden de etkilenmektedir (Deniz, 1995; Yaşar, 2007). Maternal depresyon düzeyi yüksek olan kadınlarda maternal fetal bağlanma düzeyleri düşük saptanmıştır (Diniz ve ark., 2014). Yapılan bir çalışmada gebe kadınların depresyon düzeylerinin yaş, çalışma durumu ve eğitim düzeyinden etkilendiği; ayrıca bu etkenlerin maternal bağlanmayı da etki ettiği bildirilmiştir (Yılmaz Dereli ve Beji Kızılkaya, 2010). Hergüner ve arkadaşları (2014) ile Lindgren (2003) kadında depresyon varlığının maternal bağlanmayı olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Maternal bağlanmayı etkileyen faktörlerden bir diğeri; gebeliğin planlı olup olmamasıdır. Gebeliğin planlı olması; kadının sağlıklı gebelik davranışlarında bulunmasını ve bebeğine bağlanmasını etkilemektedir. Cheng ve arkadaşları çalışmasında; planlı gebeliği olan kadınlarda sağlıklı maternal davranışlar görülürken, planlı olmayan gebeliği olan kadınlarda sağlıksız maternal davranışlar görülmediğinin altını çizmiştir (2009). Yılmaz Dereli ve Beji Kızılkaya Türkiye’de yaptıkları çalışmada; maternal bağlanma düzeyini etkileyen faktörlerden birini gebeliğin planlı olup olmaması olarak bildirmiştir (2010). Bağlanma düzeyini etkileyebilecek bir diğer faktör ise paritedir. Ancak çalışmalarda paritenin etken olup olmadığına dair karşıt bulgular vardır. Örneğin; Yılmaz Dereli ve Beji Kızılkaya (2010) ile Lindgren (2001) parite ile maternal bağlanma düzeyi arasında ilişki olduğunu bildirmiş ancak Paulson ve Bazemore (2010) çalışmasında anlamlı bir ilişki bildirmemiştir. Bu konuda maternal bağlanmanın parite ile ilişkisini açığa kavuşturacak geniş çalışmalara ihtiyaç vardır. Literatürde maternal bağlanmayı etkileyen bir diğer faktör çalışmalarda doğum korkusu olarak belirlenmiştir (Hergüner ve ark., 2014; Güleç ve ark., 2014). Doğum korkusunun temeli; geçmişte yaşanan kötü olarak algılanan doğum deneyimlerine dayanmaktadır (Şahin ve ark., 2009; Timur ve Şahin, 2010). Bu korkunun azaltılmasındaönemli faktör sosyal destek olarak belirlenmiştir (Güleç ve ark., 2014). Doğum korkusu ve doğum şeklinin de maternal bağlanmaya etki edebileceği yönünde bulgular bildirilmiştir. Doğum şeklinin maternal bağlanma ile ilişkili olduğu, sezaryen doğumun olumsuz etkileyebileceği belirtilmiştir (Hergüner ve ark., 2014). Çalışmalar incelendiğinde görülmektedir ki; prenatal bağlanma ile başlayan bağlanma süreci birçok faktörden etkilenmektedir. Bu faktörlerin anne ileyakın etkileşimde olan bir sağlık profesyoneli hemşire tarafından tanınması gerekmektedir. Prenatal dönemde kadının algıladığı sosyal destek ve depresyon konusunda kadını değerlendirmeli ve görüşmeler yapmalıdır. Ayrıca gebeliğin planlı olmadığı durumlarda kadını bilinçlendirmeli, bağlanmanın normal sürecine yönelik kadına destek olmalıdır. Anne bebek bağlanmasının yanı sıra baba bebek bağlanması da sağlıklı bireylerin yetişmesi ve sağlıklı bir toplumun temelinin atılması için oldukça önemlidir. Mutlu ve sıcak, sevgi dolu bir aile ortamında yetişen bireyler sağlıklı topumun temelini oluşturmaktadır. Sağlıklı bireylerin yetişme sürecinde bireyin babası ile kurduğu bağlanma, annesi ile kurduğu bağlanma kadar önemlidir.  Paternal bağlanma baba ve bebeğinin bağlanmasını tanımlamaktadır. Yenidoğanın babası ile ilişkisi, annesi ile ilişkisi kadar önemli olup, yenidoğanın zihinsel, ruhsal ve bedensel gelişimi açısından önem taşımaktadır. Baba bebek ilişkileri literatürde anne bebek ilişkileri kadar geniş kapsamda ele alınmamaktadır. Ancak bireyin sağlıklı gelişimi göz önüne alındığında sevgi dolu sıcak bir aile ortamında bunun sağlanabileceği bu yüzden de babaların bebekleri ile iletişimi göz ardı edilmemelidir (Dizman ve Gürsoy, 2005; Başal, 2006). Yapılan bir çalışmada; baba adayları; paternal fetal bağlanmayı üç alanda yaşadıkları belirtmiştir. Bunlar; benliğin farklılaşması, rol alma ve kendini vermek olarak sıralanmıştır. Ayrıca eşi ile ilişkisi kuvvetli olan erkeklerde paternal fetal bağlanma arasında anlamlı olumlu ilişki tespit edilmiştir (Cranley, 1981). Donley baba bebek bağını, anne baba arasındaki iletişimin şekillendirdiğini bildirmiştir (1993). Literatürde eşlerin ilişkilerini algılama biçimleri ve ilişkilerinden aldıkları doyumun anne baba rolünü benimsemeleri arasındaki ilişkiye etkisi olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca anne baba arasındaki gerginliğin çocuk üzerinde olumsuz etki bıraktığı belirtilmiştir (Şirvanlı Özen, 1999; Erbek ve ark., 2005; Öngider, 2006). Baba olmak da anne olmak gibi her erkek için eşsiz bir deneyimdir. Anne; vatan, doğa ve toprak gibi kelimelerle bağdaştırılırken baba için öyle değildir. Babalar ilk yıllarında çocukları ile çok fazla etkileşime girmese de baba çocuğu için dünyaya karşı yönlendirici bir rehber gibidir (Formm, 2003). Baba adaylarının, baba olacaklarına inanamadıkları, ebeveyn rolüne geçişte problemler ile eş ilişkilerinde uyumsuzluk yaşadıkları belirtilmiştir (Genesoni ve Tallandinin, 2009). Bir çalışmada; erkekler baba olmayı, düşündüklerinden daha fantastik bir olay olarak tanımlamışlardır (Fagerskiöld, 2008). Babalığa geçişte erkeklerin iyi bir baba olmanın bilgisini öğrenmeye ve yeni rollerinin getirdiklerini algılayarak uyum göstermeye çalıştıkları bildirilmiştir (Gage ve Kirk, 2002). Ayrıca, emzirmenin bebek için gerekli olduğunu bildikleri halde bu durumun kendilerini bakımda önemsiz hissettirdiğini ve anne kadar bakımda rol almak istediklerini ifade etmişlerdir(Fagerskiöld, 2008). Gebelik süresince baba adaylarının yaşadığı psikolojik sorunlar incelendiğinde; düşük eğitim seviyesi, partneri ile zayıf ilişki, zayıf sosyal destek ve düşük yaşam kalitesi ile anlamlı ilişki olduğu saptanmıştır (Boyce ve ark., 2007). İlk kez baba olacaklarla yapılan çalışmada; erkekler tüm gebelik boyunca olmamakla birlikte ara ara kendilerini yetersiz ve eksik (cinsel açıdan, kadının değişen duygu durumuna ayak uydurmada), geleceği düşündüklerinde ise güvensiz ve endişeli hissettiklerini (eski serbest hayatlarından vazgeçme durumlarından dolayı) ifade etmişlerdir. Bunun yanı sıra erkekler, eşlerinin ve doğacak bebeklerinin sağlığından endişe ettiklerini, eşlerine daha fazla korumacı ve ilgili davrandıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca erkeklerin karmaşık duygular (mutsuzluk, hayal kırıklığı ve mutluluk) ve kendilerini dışlanmış hissettikleri vurgulanmıştır (Finnbogadottir ve ark., 2003).  Aile bireylerinden çiftlerin ruhsal durumlarının birbiri üzerine etkisi olmaktadır. Çalışmalar kadının yaşadığı depresyonun erkeğin yaşadığı depresyon ile ilişkili olduğunu ve bu durumun dolaylı olarak bağlanmaya etkisi olduğu bildirilmiştir (Ferkeitch ve Mercer, 1997; Paulson ve Bazemore, 2010). Paternal ve maternal depresyon varlığının birbirinden olumsuz etkilendiği bildirilmiştir (Paulson ve Bazemore, 2010). İlk kez baba olacaklar ve önceden baba olmuş erkekler ile postnatal dönemde yapılan çalışmada; gruplar arası yenidoğan bağlanmasında anlamlı fark belirtilmemiştir. Ayrıca yenidoğan ile bağlanmanın ilk iki etkeni; fetal bağlanma ve depresyon olarak bildirilmiştir (Ferkeitch ve Mercer, 1997).   Literatürde maternal ve paternal bağlanmanın karşılaştırıldığı çalışma sayısı oldukça azdır. Türkiye’de yapılmış bir çalışmada; iki bağlanma arasında anlamlı fark olduğu saptanmıştır. Paternal bağlanma skorunun gebe kadınların maternal bağlanma skorundan düşük olduğu tespit edilmiş aynı zamanda hem maternal hem de paternal bağlanma skorunun bireylerin yaşları ile negatif ilişkisi olduğu belirtilmiştir (Üstünöz ve ark., 2010).

Anahtar Kelimeler:

Atıf Yapanlar
Dikkat!
Yayınların atıflarını görmek için Sobiad'a Üye Bir Üniversite Ağından erişim sağlamalısınız. Kurumuzun Sobiad'a üye olması için Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı ile iletişim kurabilirsiniz.
Kampüs Dışı Erişim
Eğer Sobiad Abonesi bir kuruma bağlıysanız kurum dışı erişim için Giriş Yap Panelini kullanabilirsiniz. Kurumsal E-Mail adresiniz ile kolayca üye olup giriş yapabilirsiniz.
Benzer Makaleler












Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi

Alan :   Sağlık Bilimleri

Dergi Türü :   Ulusal

Metrikler
Makale : 1.069
Atıf : 3.315
Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi