Felsefenin ne olduğu ilk çağlardan bu yana sorulagelmiş ve bu soruya verilen yanıt filozofun bütünüyle dünya görüşünü/tasavvurunu yansıtır olmuştur. Bu soru günümüzde hala sorulmaktadır. Bu soruyu soran düşünürlerden biri de Gilles Deleuze’dür. Deleuze felsefeyi klasik anlamda salt bir düşünme edimi ve teorik bir etkinlik olarak görmez. Ona göre bir kavram üretme etkinliği olan felsefe, düşünce, bilim ve sanatın da içinde olduğu bir yaşam pratiğidir. Dolayısıyla Deleuze, felsefenin asli misyonunu sinemaya yüklemektedir. Bu çalışmanın temel iddiası, her ne kadar varoluşsal felsefeye indirgenemese de Deleuzcü perspektiften sinemanın yaşamsal-varoluşsal bir anlamlandırma etkinliği olduğudur. Çünkü sanatın parçası olduğu bu yaşama pratiği belli ölçülerde varoluşsal olmak zorundadır Bu bağlamda makalede, hareket imge ve zaman imge olarak tasnif edilen sinematografik imgelerden birincisinin modern zamanların düşünme biçimini ikincisinin ise dünya savaşları sonrasında ortaya çıkan varoluşsal durumları ve postmodern öznenin kavrayışını yansıttığı ileri sürülecektir.
Alan : Hukuk; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|