Hadis rivayetinde yer alan meşhur hadisçilerin yanında, farklı kimliklerle bilinen râvilerin varlığı da bir hakikattir. Bunlardan bazıları da bir şekilde hadis rivayetiyle ilişkilendirilen kadılardır. Ancak hadis rivayetinde bütün kadıları aynı seviyede kabul etmek mümkün görünmemektedir. Bu bağlamda istisnalarla beraber fetva ve fıkıhta meşhur olanların hadis rivayetinde de ön plana çıktığı söylenemez. Bunun yanı sıra hadis münekkitlerinin kadılık mesleğine olumlu bakmadıkları telakki edilmektedir. Bunun temel nedeni, kadılık gibi meşguliyetlerin zaman içerisinde râvinin zabtına zarar verme ihtimalidir. Bu bağlamda kadılık görevini üstlenen birçok ravinin rivayetlerinin terk edildiği ve tenkit edildikleri nakledilmektedir. Râviler genel olarak adalet ve zabt açısından değerlendirilmektedir. Dolayısıyla râvilere yapılan cerhlerin aynı seviyede olmadığı bilinmektedir. Bu bağlamda râvilere yöneltilebilecek en ağır tenkit, yalancılık ve hadis uydurmak gibi adalet vasıflarına dair olanlardır. Bu çalışmada Hâkim en-Nîsâbûrî tarafından hadis uydurmakla itham edilen kadılar ele alınmıştır. Bu kadılar İbn ‘Ulâse, Nûh b. Derrâc, Mansûr b. Abdülhamid ve Ebû’l-Bahterî’dir. Hâkim en-Nîsâbûrî’nin değerlendirmesinden yola çıkılarak ismi geçen kadıların tercemeleri cerh-ta‘dîl literatürü çerçevesinde ele alınmış ve hadis münekkitlerinin söz konusu kadılar hakkındaki kanaatleri izah edilmiştir. Böylelikle kadılara nispet edilen hadis uydurma iddiasının hakikatine ve sebeplerine değinilmiştir. Öte yandan temel hadis kaynaklarında söz konusu kadıların rivayetlerinin olup olmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bununla beraber bu dört kadı bağlamında kadıların hadis rivayeti ile ilişkileri ve hadis rivayetindeki katkıları tespit edilmeye çalışılmış ve söz konusu kadıların hadis rivayetinde çok aktif olmadığı görülmüştür.
Alan : Güzel Sanatlar; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|