Mültecilerin misafir oldukları ülkelerde, toplumsal yaşama dahil olmalarında birtakım engeller vardır. Mültecilere toplum tarafından atfedilen olumsuz özellikler, yani etiketler, mültecilerin karşılaştığı engellerden biridir. Dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olan Türkiye’de de etiketler, mültecilerin toplumsal yaşama dahil olmasındaki engellerden biri olarak öne çıkar. Kimi mülteciler ise, etiketlere rağmen çeşitli ekonomik sistemlere dahil olabiliyor. Türkiye’deki mülteciler için enformel sektör böyle bir ekonomik sistemi temsil ediyor. Bu çalışmanın amacı, enformel sektördeki ilişkilerin, mültecileri nasıl normalleştirdiğini anlamak. Bu açıdan çalışma, etiketlemenin ilişkilerdeki dinamiğine odaklanıyor. Araştırma, Türkiye’deki enformel sektörün bir parçası olan Ankara oto sanayindeki işletmelerde gerçekleştirildi. İşletmelerdeki bireyler (mülteci işçiler, Türk işçiler ve işverenler) arasındaki ilişkiler üzerinden sembolik etkileşimci bir yaklaşımla analiz edildi. Araştırma, mülteci işçilerle ile Türk işçilerin, işyerinde, benzer dini değerler üstünden birbiri ile yakınlık kurduğunu ortaya koyuyor. Hem mülteci işçilerin hem de Türk işçilerin yaşam hikayelerinin bireysel zorluklar ve mücadeleler içermesi de her iki tarafın birine yakınlaşmasında etkili. İşverenler ise işçilerle pragmatik bir ilişki kuruyor. Bu pragmatik ilişkide kimlik ya da milliyet önemsizleşiyor, performans ve maliyet odaklı beklenti ve çıkarlar ön plana çıkıyor. Etiketli mültecilerin işverenlerin pragmatik beklentilerine uyum sağlamak zorunda kalması, mültecilerin normalleşmesinde belirleyici.
In the countries where refugees are guest, there are a number of obstacles in their social involvement. The negative characteristics attributed to refugees by society, i.e. labels, are one of the obstacles that refugees face. In Turkey, the country with the most refugee hosts in the world, the labels are also highlighted as one of the obstacles to the inclusion of refugees in social life. Some refugees, despite the labels, may be involved in various economic systems. The informal sector for refugees in Turkey represents such an economic system. The aim of this study is to understand how relationships in the informal sector normalize refugees. From this point of view, the study focuses on the dynamics of labelling in relationships. The research was carried out in Ankara automotive industry, which is part of the informal sector in Turkey. It was analysed by a symbolic interactive approach through the relationships between individuals in the enterprises (immigrant workers, Turkish workers and employers). The research shows that refugees and Turkish workers, in their workplace, are closely connected with each other over similar religious values. The life stories of both refugee workers and Turkish workers involve individual challenges and struggles are also effective in the approximation of both sides. Employers have a pragmatic relationship with workers. In this pragmatic relationship, identity or nationality becomes less important, performance and cost-focused expectations and interests come to the forefront. The obligation of labeled refugees to adjust to the pragmatic expectations of employers is decisive in the normalization of refugees.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|