Bu çalışma, öznel iyi oluşu oluşturan yaşam doyumu (bilişsel öznel iyi oluş) ve mutluluk (duygusal iyi oluş) bileşenlerini dindarlık ve demografik değişkenlerin nasıl etkilediğini araştırmayı amaçlamaktadır. Çalışmada Dünya Değerler Anketi'nden elde edilen veriler kullanılmış ve tahminler sıralı logit regresyon yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Bu çalışmada öznel iyi oluşu ifade eden bir değişken olarak kabul edilen "dindarlığın" genel bir kavram olarak değil, bireylerin sosyal ve manevi yaşamında etkili olan bütüncül bir kavram olarak kullanılması tercih edilmiştir. Bu bağlamda dindarlık sosyal entegrasyon, ilahi etkileşim ve varoluşsal kesinlik olmak üzere üç farklı bileşende ele alınmaktadır. Araştırmanın en önemli bulgularından biri, yaşam memnuniyeti ve mutluluğun dindarlığın bileşenlerinden farklı şekillerde etkilendiğidir. Dindarlık ile öznel iyi oluş arasında pozitif bir ilişki olmasına rağmen, daha dindar bölgelerde karşılaşılan toplumsal uyumsuzluğun (uyuşturucu, tütün, suç vb.) sorgulanması çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır. Bu kapsamda dindarlık öznel iyi oluşu etkileyen değişken olarak bu çalışmada ele alınmıştır.
The study aims to investigate how religiosity and demographic variables affect the components of life satisfaction (cognitive subjective well-being) and happiness (emotional well-being) which constitute subjective well-being. Data obtained from the World Values Survey is used in the study and the estimates are made by using sequential logit regression method. In the study, "religiosity" which is accepted as a variable expressing subjective well-being is preferred to be used as a holistic concept that is effective on the social and spiritual life of the individuals rather than using it as a general concept. In this context, religiosity is discussed in three different components; social integration, divine interaction, and existential certainty. One of the most crucial findings of the study is that life satisfaction and happiness is affected by the components of religiosity in different manners. Although there is a positive relationship between religiosity and subjective well-being, questioning the social maladjustment (drugs, tobacco, crime, etc.) encountered in more religious regions constitutes the starting point of the study.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|