Türkler Anadolu üzerine akınlar yapmaya başlayınca Antakya ve yöresi de hedef bölge haline gelmişti. Alp Arslan’ın komutanlarından Afşin emrindeki Türkmenlerle birlikte Fırat nehrini geçip, geniş bir fetih hareketine girişmişti. 1066 yılında Antakya arazisini yağmalamış, 1067-1068 tarihlerindeki ikinci bir saldırı ile Bizans’ın Antakya üssünü çökertmişti. Daha sonra Türkiye Selçukluları’nın kurucusu Süleyman Şah, yerli ahalinin de davet etmesiyle Antakya üzerine yürüyerek şehri fethetmiş ve Türk hâkimiyeti dönemi başlamıştır (1080). Antakya kilisesi, Hz. İsa’nın havarileri tarafından kurulan dört önemli kiliseden birisi olması bakımdan önemli bir merkezdi. Bu yüzden, Hristiyanlığın iki büyük mezhebi Katolik ve Ortodokslar (Diofizit) tarafından tanınmayan ve aralarında teolojik yorum farkı bulunan mezheplerin merkezi haline gelmişti. Hz. İsa’nın iki cevherden ibaret tek bir cevher olduğunu kabul eden ve Monofizit inanç olarak kabul edilen Gregoryan, Süryanî, Yakubî, Nasturî ve Melkaniyye mezhepleri kendileri açısından önemli gördükleri bu merkezde toplanmışlardı. İmparatorluk merkezinden uzak olması hasebiyle Bizans’ın baskılarından da kısmen uzak kalabilmişlerdi. Türkler bu şehri fethettikten sonra Hristiyan unsurlara ciddi anlamda din hürriyeti sağlamanın yanında onların kendi kültürlerini yaşatmalarına da zemin hazırlamıştır. Bu hürriyetten istifade eden topluluklar kendi mezheplerinin gelişimiyle birlikte kısa sürede eski ihtişamlarına kavuşmuşlar ve cemaatlerini çoğaltmışlardır. Antakya’da Hristiyanların yanında Yahudîlik inancına sahip olanlarla birlikte Mecusîlerin de var olduğu dönemin seyyahları ve coğrafyacıları tarafından nakledilmiştir. Şehir bu haliyle dinler arası bir hoşgörüye sahne olurken, Müslüman idareciler ve halkın hayat tarzının bölge insanı üzerinde etkili olduğu dönemin kaynaklarınca da nakledilmektedir. Bu durum Haçlı seferleri sırasında şehirdeki Ermeni unsurların ihanetiyle birlikte şehrin tekrar Hristiyanların eline geçmesine kadar devam etmiştir (1098). Bahsedilen dönemde bile Müslümanların etkileri dönemin kaynaklarına yansımış ve şehrin 1262 yılında Sultan Baybars tarafından fethine kadar sürmüştür.
When the Turks began to make flows over Anatolia, Antakya and its surroundings became the target area. Alps Arslan's commander, along with the Turkmen under the command of Afshin, passed the Fırat river and entered a widespread conquest movement. In 1066 he did not seize the territory of Antakya, with a second attack in 1067-1068, he destroyed the Bases of Antakya of Byzantine. Later, the founder of the Turkish Selchukles, Suleyman Shah, with the invite of the indigenous power, walked on Antakya and conquered the city and began the period of Turkish rule (1080). The church, Hz. It was an important center in terms of being one of the four major churches established by the apostles of Jesus. Therefore, the two major disciples of Christianity became the center of the disciples which were not recognized by the Catholic and Orthodox (Diofizit) and which had theological interpretation differences between them. by Hz. The Gregorian, Surian, Yakub, Nastur, and Melkanian, who recognized that Jesus is only one and considered a monophysical faith, were gathered in this center where they considered important for themselves. They were able to stay partially away from the pressure of the Byzantine by being away from the center of the empire. After the Turks conquered this city, they also prepared the ground for their own cultures, in addition to providing religious freedom seriously to Christian elements. The communities that took this freedom, along with the development of their disciples, soon gained their ancient glory and multiplied their communities. In Antakya, along with Christians, the Jewish faith was transmitted by the travelers and geographers of the time in which the Mecusites existed, along with those who have the Jewish faith. While the city is a scene of inter-religious tolerance, the Muslim governors and the people’s way of life are transferred by the sources of the time in which the people of the region have an influence on the people. This situation continued until the city, with the betrayal of the Armenian elements in the city during the Crusade trips, was reintroduced to the hands of the Christians (1098). Even during the mentioned period, the influence of Muslims reflected in the sources of the period and lasted until the city was conquered by Sultan Baybars in 1262.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|