Platon ve Aristoteles'ten beri tartışılagelen Güzel’in İyi ve Hakikat’le ilişkisi Aydınlanma döneminde Kant’ta, çağdaş felsefede ise Heidegger’de farklı biçimlerde tekrar ele alınır. Estetiğin bir bilim olarak ortaya konulması çabalarının ortaya çıktığı dönemde Kant, pozitif bir estetik anlayışa karşı çıkarak, estetiğin güzele ilişkin beğeni yargılarından oluştuğunu söyler. Ona göre estetik yargılar belirleyici bilgi yargılarından farklı bir yapıdadırlar. Bu türden yargıları refleksif yargı olarak ifade eden Kant, bir doğa nesnesine ya da bir sanat eserine güzel derken, herhangi bir yargıdan yola çıkılmadığını, kavramsız ve çıkarsız bir hazzın anlama yetisi ile hayal gücünün özgür oyununda şekillenen öznel bir yargı olduğunu ifade eder. Kant, bu refleksif yargıları, saf akıl ile pratik akıl arasında bir köprü olarak konumlar. Doğa güzelliğinin, sanatta da ortaya konabilmesinin imkanı olan Deha ise, esere, doğanın yasalılığını ve ereksiz erekselliğini taşıyabilmesi bakımından özel bir konuma sahiptir. Heidegger için ise Varlık ile varolan arasındaki ilişkinin bir benzeri Sanat ile sanat eseri arasında vardır. Ona göre sanat, dünya ile yeryüzü arasındaki yırtıkta hakikatin belirmesinin ve gizin açığa çıkmasının imkanlarından biridir. Heidegger tüm enerjisini klasik Batı metafiziğinin düşünme tarzıyla yarattığını iddia ettiği bu hakikat krizini çözmeye harcamıştır. Ona göre sanat, sanatçı ve sanat eseri ilişkisinin imkanını sunan bir zemin olarak bu krizden kurtulmanın yollarından biridir. Heidegger için hakikatin perdesinin kalktığı anlardan biri sanat eserinin bizatihi kendisidir. Sanat eseri, batı düşünce geleneğinin kulak verme’yi unuttuğu Varlığın çağrısı’nın işitilebildiği bir istasyondur. Heidegger için sanattaki yaratım ise, Varlığın bir veçhesi olan güzel’i de ifşa edecek biçimde varolan'ın hakikatinin ‘ortaya çıkarılması’ anlamında bir yaratımdır. Bu çalışmada, Kant ve Heidegger'in sanat eserinde görmeye çalıştıkları güzellik ve hakikat ilişkisi ortaya konularak, bir değerlendirme yapılmak istenmiştir. Kant’ın Yargı Yetisinin Eleştirisi, Heidegger’in ise Sanat Eserinin Kökeni isimli eserleri merkeze alınarak yapılan analiz neticesinde, Heidegger düşüncesindeki Kantçı esinlere ulaşılmıştır. Bu noktalar tespit edilmekle beraber filozofların nihai düşüncelerindeki kökensel farklılıkların ise, insan anlayışlarındaki farklılıktan kaynaklandığı sonucunu çıkarmak yanlış olmayacaktır.
Platon ve Aristoteles'ten beri tartışılagelen Güzel’in İyi ve Hakikat’le ilişkisi Aydınlanma döneminde Kant’ta, çağdaş felsefede ise Heidegger’de farklı biçimlerde tekrar ele alınır. Estetiğin bir bilim olarak ortaya konulması çabalarının ortaya çıktığı dönemde Kant, pozitif bir estetik anlayışa karşı çıkarak, estetiğin güzele ilişkin beğeni yargılarından oluştuğunu söyler. Ona göre estetik yargılar belirleyici bilgi yargılarından farklı bir yapıdadırlar. Bu türden yargıları refleksif yargı olarak ifade eden Kant, bir doğa nesnesine ya da bir sanat eserine güzel derken, herhangi bir yargıdan yola çıkılmadığını, kavramsız ve çıkarsız bir hazzın anlama yetisi ile hayal gücünün özgür oyununda şekillenen öznel bir yargı olduğunu ifade eder. Kant, bu refleksif yargıları, saf akıl ile pratik akıl arasında bir köprü olarak konumlar. Doğa güzelliğinin, sanatta da ortaya konabilmesinin imkanı olan Deha ise, esere, doğanın yasalılığını ve ereksiz erekselliğini taşıyabilmesi bakımından özel bir konuma sahiptir. Heidegger için ise Varlık ile varolan arasındaki ilişkinin bir benzeri Sanat ile sanat eseri arasında vardır. Ona göre sanat, dünya ile yeryüzü arasındaki yırtıkta hakikatin belirmesinin ve gizin açığa çıkmasının imkanlarından biridir. Heidegger tüm enerjisini klasik Batı metafiziğinin düşünme tarzıyla yarattığını iddia ettiği bu hakikat krizini çözmeye harcamıştır. Ona göre sanat, sanatçı ve sanat eseri ilişkisinin imkanını sunan bir zemin olarak bu krizden kurtulmanın yollarından biridir. Heidegger için hakikatin perdesinin kalktığı anlardan biri sanat eserinin bizatihi kendisidir. Sanat eseri, batı düşünce geleneğinin kulak verme’yi unuttuğu Varlığın çağrısı’nın işitilebildiği bir istasyondur. Heidegger için sanattaki yaratım ise, Varlığın bir veçhesi olan güzel’i de ifşa edecek biçimde varolan'ın hakikatinin ‘ortaya çıkarılması’ anlamında bir yaratımdır. Bu çalışmada, Kant ve Heidegger'in sanat eserinde görmeye çalıştıkları güzellik ve hakikat ilişkisi ortaya konularak, bir değerlendirme yapılmak istenmiştir. Kant’ın Yargı Yetisinin Eleştirisi, Heidegger’in ise Sanat Eserinin Kökeni isimli eserleri merkeze alınarak yapılan analiz neticesinde, Heidegger düşüncesindeki Kantçı esinlere ulaşılmıştır. Bu noktalar tespit edilmekle beraber filozofların nihai düşüncelerindeki kökensel farklılıkların ise, insan anlayışlarındaki farklılıktan kaynaklandığı sonucunu çıkarmak yanlış olmayacaktır.
Field : Güzel Sanatlar; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Journal Type : Uluslararası
Relevant Articles | Author | # |
---|
Article | Author | # |
---|