Kullanım Kılavuzu
Neden sadece 3 sonuç görüntüleyebiliyorum?
Sadece üye olan kurumların ağından bağlandığınız da tüm sonuçları görüntüleyebilirsiniz. Üye olmayan kurumlar için kurum yetkililerinin başvurması durumunda 1 aylık ücretsiz deneme sürümü açmaktayız.
Benim olmayan çok sonuç geliyor?
Birçok kaynakça da atıflar "Soyad, İ" olarak gösterildiği için özellikle Soyad ve isminin baş harfi aynı olan akademisyenlerin atıfları zaman zaman karışabilmektedir. Bu sorun tüm dünyadaki atıf dizinlerinin sıkça karşılaştığı bir sorundur.
Sadece ilgili makaleme yapılan atıfları nasıl görebilirim?
Makalenizin ismini arattıktan sonra detaylar kısmına bastığınız anda seçtiğiniz makaleye yapılan atıfları görebilirsiniz.
 ASOS INDEKS
 Görüntüleme 17
 İndirme 1
The Perception of Human Being in al-Māturīdī (PhD. Dissertation)
2019
Dergi:  
ULUM
Yazar:  
Özet:

Mâtürîdî’de İnsan Tasavvuru(Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel İslâm Bilimleri Anabilim Dalı, 2019) ismini taşıyan bu tezde İslâm düşünce geleneğininönemli simalarından ve Ehl-i Sünnet’in kurucu isimlerinden İmam Mâtürîdî’nin (ö. 333/944)  insan tasavvuru konu edilmektedir. Bu konunun kapsamlı bir şekilde ele alınabilmesi amacıyla “İnsan nedir ve niçin vardır? İnsanoğlu nasıl bir varlık yapısına sahiptir? İnsan türünün yaratılmasıyla âlemin mevcut şekliyle vücûda getirilişi arasında bir bağ var mıdır? İnsanın Tanrı’ya, içinde varlık kazandığı âleme ve evreni paylaştığı diğer canlılara karşı konumu ve sınırı nedir? Onun, Tanrı ve evrenle ilişkisi ne şekilde ve hangi boyuttadır? İnsanın varoluş amacını gerçekleştirmesini sağlayan ana esaslar nelerdir? İnsana verilenyüce nimet ve onun sahip olduğudeğerli yetenek hangisidir? İyi ve ideal insan kimdir? Her insan, ideal insan olabilir mi? Ölüm nedir? İnsan niçin ölmektedir? İnsanı ölümden sonra nasıl bir varoluş beklemektedir?” şeklinde sıralanabilecek pek çok sorunun cevabı araştırılmıştır. Bu yapılırken Mâtürîdî’nin bakış açısı ve onun insan düşüncesinde öne çıkardığı yönler esas alınarak Mâtürîdî’nin insan tasavvuru bütüncül bir şekilde ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu çalışma giriş, üç bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır. Girişte araştırmanın amacı, önemi, kapsamı, kaynak ve yöntemleri hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde “İnsan nedir?” sorusu esas alınarak bu soru bağlamında insanın mahiyeti, dünyaya gelmeden önceki ve sonraki varlık yapısı, Hz. Âdem ve Hz. Havvâ’nın yaratılışları, dünyada insanın yaratılış evreleri ve insanoğlunun âlemdeki yeri hakkında Mâtürîdî’nin düşünceleri ayrıntılı bir şekilde incelemeye tâbi tutulmuştur. Mezkûr soruya Mâtürîdî’nin verdiği cevaplar ve bu cevapların dinî ve felsefî temelleri araştırılarak, Mâtürîdî’nin insanın mahiyetine ilişkin açıklamalarıyla, mütekaddimîn dönemi kelâm ve felsefe geleneği arasında kısa mukayeseler yapılarak bu konudaki görüşleriyle Mâtürîdî’nin, İslâm düşünce geleneğinde durduğu yer tespit edilmeye çalışılmıştır. Mâtürîdî, insanın hayat ve kıvam veren ruhuyla, idraki ve akletmeyi sağlayan kavrayıcı ilke olan nefsiyle (nefs-i derrâke), aynı şekilde maddî ve manevî özelliklerinin görünen boyutu olan bedeniyle kompleks ve ontolojik bütünlüğe sahip bir varlık olduğunu düşünmekte, indirgemeci ve parçacı yaklaşımları ise reddetmektedir. Aklın insanın sahip olduğudeğerli şey olduğunu belirten Mâtürîdî, realist bir bakış açısıyla insanın aklına ilâve olarak bir de doğasının var olduğunu kabul etmektedir. Mâtürîdî insanî doğanın zaman zaman akılla çatışma içine girdiğini ve bunun kaçınılmaz olduğunu ifade etmektedir. Ancak o, böyle bir çatışma durumunda mutlaka akla uyulması gerektiğini kabul etmektedir. Fıtratı İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’ye (ö. 150/767) benzer şekilde, “yaratılış İslâm’ı” tarzında anlayan Mâtürîdî, bu anlamda bütün varlıklar gibi her insanın yaratılış özellikleriyle Allah’ın varlığına ve birliğine işaret etme fonksiyonuyla vücûda getirildiğini vurgulamaktadır. Mâtürîdî’ye göre mîsâk, insanoğlunun -şayet vâki olsaydı- “Elestü birabbiküm” yani “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sualine “Evet, Sen bizim Rabbimizsin” mânasına gelen “Belâ” cevabını verebilecek istidatta yaratılmış olmasıdır. Dolayısıyla ona göre Kur’ân’daki mîsâka ilişkin ifadelerde metaforik bir dil kullanılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümü, “Gaye Varlık Olarak İnsan” başlığını taşımaktadır. Mâtürîdî’ye göre “Allah mahlûkatı niçin yaratmıştır?” sorusuna verilmesi gereken doğru cevap “Çünkü O, ilâhtır” şeklinde olmalıdır. Buna göre yaratmak O’nun zâtî özelliğidir ve Allah Teâlâ bizâtihi Yaratıcı olduğu için yaratmaktadır. Dolayısıyla Allah’ın yaratmasına sebep olarak insanın ya da başka bir varlığın gösterilmesi doğru değildir. Bununla beraber evren ve varlıklar gözlemlendiğinde âlemin kuruluşuyla insanın hedeflendiği, âlemin yaratılışındaki hikmet ve âkıbetin ancak insanın varlık bulmasıyla kemâle ulaştığı, kâinattaki her şeyin bir şekilde insan için, onun yararı ve müşahedesi için yaratıldığı anlaşılmaktadır. Bütün bunlar insanın “Gaye Varlık” ve “Küçük Âlem” olduğunu göstermektedir. Âlemdeki varlıklar arasında insanoğlu akla sahip olması ve eylemlerini özgürce gerçekleştirebilmesiyle ayrı bir konuma sahiptir. İrade ve seçim hürriyeti ile itaat etmeye ehil veya isyana yönelmesi muhtemel bir varlık olarak insan, bu yönüyle hem varlık hiyerarşisininüstünde konumlanmaya hem de bu yeteneklerini doğru kullanmayıp zâyi etmesi durumunda aşağıların aşağısına düşmeye müsait hâle gelmiştir. Zira Mâtürîdî’ye göre akıl insanındeğerli yeteneği olduğu gibi özgürlük de onun sahip olduğukıymetli şeydir. İnsanın özgür oluşunun bedeli ise teklife muhatap kılınmak, seçimlerinden ve yapıp etmelerinden sorumlu tutulmaktır. Mâtürîdî her insanın hilâfet vazifesi ile görevlendirildiğini ifade etmektedir. “Halife İnsan”, nefsinden başlayarak âlemin tamamında imar ve ıslah faaliyeti yürütmelidir. Her insan yeryüzünde ve kendi bedeninde emanetçi konumundadır ve emanet bilinci ile hareket etmek zorundadır. İnsanoğlu bu anlamda nefsine, varlıklara ve Tanrı’ya karşı âdil ve ahlâklı olmalı, ilişkilerini tevhid prensibi ekseninde gerçekleştirmelidir. Mâtürîdî’nin ideal insanı “Seçkin İnsan”dır. Seçkin insan, rol model alınması açısından ütopik değil, realist bir yapıya sahiptir ve dış dünyada örnekleri mevcuttur. Bununbelirgin örnekleri de başta Hz. Muhammed olmak üzere bütün peygamberlerdir. “İnsanın Sonu ya da Sonsuzluğu” adındaki üçüncü bölümde ise Mâtürîdî’nin insanın zâtî özelliği olarak ölüme yüklediği anlamlar, ölümle birlikte insanın kazandığı yeni varlık yapısı ve bu yapının berzah ve âhiret hayatındaki durumu konu edilmektedir. Mâtürîdî, hikmet ve âkıbet düşüncesi çerçevesinde âhiretin varlığının akıl ve hikmetin ve insan oluşun bir gereği olduğunu düşünmektedir. Çünkü Mâtürîdî’ye göre insan, olmakta olan ve ölümle birlikte tamam olmaya giden bir varlıktır. Dünyadaki ölüm insan için kaçınılması değil, hazırlanılması gereken bir ölümdür. Dünyadaki lezzetlerinüstünü olan hayat, ebedî hayat olan cennet hayatına rağbet etmek, yine acılarınşiddetlisi olan dünyevî ölüm de ebedî veacı ölüm olan sonsuz azaptan sakınmak için verilmiştir. Mâtürîdî insanın berzah hayatında ruhanî bir hayat süreceğini fakat yeniden dirilişle (ba ‘s) birlikte –Mâtürîdî’nin sistemi gereği- ruh, nefs ve beden birlikteliğine kavuşacağını belirtmektedir. Tez, araştırmada ulaşılan bulguları içeren “Sonuç” bölümüyle tamamlanmaktadır. Burada Batı felsefesinin etkisi altında değişen ve kendi çizgisinden kayan Müslüman bireyin insan tasavvurunu yeniden doğru bir zemine oturtmak açısından İslâmî gelenekteki insan tasavvurlarıyla tekrar fikrî müzâkereye girilmesine ihtiyaç bulunduğu tespiti vurgulanmaktadır. Bu ihtiyacın giderilmesi noktasında ise Mâtürîdî’nin düşüncelerinin canlandırılmasının önemli katkılar sağlayabileceği öngörülmektedir. Buna gerekçe olarak da Mâtürîdî’nin insan tasavvurunun bu konuda temel taşı olabilecek bir yoğunlukta ve zenginlikte olması zikredilmektedir.

Anahtar Kelimeler:

Atıf Yapanlar
Bilgi: Bu yayına herhangi bir atıf yapılmamıştır.
Benzer Makaleler










ULUM

Dergi Türü :   other

ULUM