tir. Bu ikili dışında kalanlar, yani sosyal ve hukuki ihtiyaçların çözüm arayan esnekliği içinde ortaya çıkmış olanlar ise, ya sonuç olarak Hz. Peygamber’in onayını alarak “sünnet” oluvermekte, ya da sahâbenin, nebevî bir yöntemle fıkha ilişkin faaliyetlere alıştırılmasının bir sonucu olmaktadır . Hz. Peygamber döneminde daha çok alıştırmak için (sahabeye içtihat etme tavsiye- sinde bulunmanın, onları içtihat yapmaya alıştırmaya yönelik olduğu söylene- bilir) başvurulan re’y, sahâbe döneminde artık normal düzeyine girmişti. Diğer bir deyişle, bu dönemde, Kur’an ve sünnet ikilisinden esinlenerek ve genel maslahat ta göz önünde bulundurularak re’y içtihadı kullanılmıştır (s. 64). İlk dönemlerin üçüncü tabakası olan tâbiûn dönemine ilişkin örneklendirmeler yapılırken de, daha çok Abdurrazzâk ve İbn Ebî Şeybe’nin el-Musannef’leri refe- rans alınmıştır. Buna gerekçe olarak da, bu iki eserin, müçtehit imamların fıkıh- larının yanısıra, sahâbe ve tâbiûn fıkhının geniş bir arşivini oluşturmuş olmala- rı ileri sürülmüştür (s. 69). Bu dönemde kullanılan re’y kavramı, nassın bulun- duğu ya da bulunmadığı yerlerde fakihin verdiği bütün fetvalar anlamına gel- mekteydi. “Erken dönemde re’yin nasıl konumlandırılacağı sorunu, rivâyet
Field : İlahiyat
Journal Type : Uluslararası
Relevant Articles | Author | # |
---|
Article | Author | # |
---|