Klasik vergi sisteminde ayrı tüzel kişilikler olarak sermaye şirketlerinin kendileri ortaklarından bağımsız bir şekilde kazanç vergilerinin süjesi olmakta ve bu şirketlerin kazançları ortaklarına dağıtıldığında da bu kez ortaklar nezdinde vergileme yapılmaktadır. Ortaklar nezdindeki vergilemenin şirketlerin kar dağıtımına bağlanmış olması, klasik vergi sisteminin temel mahzurlarından olan meşru vergi ertelemesine imkan vermektedir. Özellikle 1970li yıllarda gelişmiş ülkelerde kambiyo rejimlerinin libere edilmesiyle birlikte uluslararası sermaye hareketleri artmış, akabinde uluslarar ası yatırımların düşük oranlı veya hiç vergileme yapılmayan yerlerde kurulan yurt dışı iştirakler eliyle, klasik sistemde mündemiç vergi ertelemesi olanağı yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Ülkelerin vergi matrahlarını korumak amacıyla buna cevabı farklı şekillerde olmuştur. Bunlardan bir tanesi, yurt dışındaki iştiraklerin kazançlarının ortaklara atfedilerek cari yıl vergilemesi yapılmak suretiyle vergi ertelemesi imkanının ortadan kaldırılmasıdır. Diğer taraftan, yurt dışındaki iştirakin vergi anlaşması yapılmış bir ülkede bulunuyor olması hali uluslararası vergi alanında birçok tartışmayı da gündeme taşımıştır. Makalede öncelikle uluslararası vergi alanında kontrol edilen yabancı kurum kazançlarına ilişkin çeşitli ülkelerin uygulaması ile Türkiye uygulaması temel karakteristikleri itibariyle kısaca mukayese edilmekte ve uluslararası vergi alanında üzerinde az çok uzlaşma sağlanmış kabuller bağlamında, Türkiye’nin Hollanda ile yapmış olduğu vergi anlaşması esas alınarak, kontrol edilen yabancı kurum kazançlarındaki Türk vergilemesi irdelenmektedir.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|