Ehl-i Sünnet alimleri, imamet meselesini amelî bir konu olarak görmektedirler. Onlara göre imanın gerçekleşmesi için “kalbin tasdiki” yeterli olup, ameldeki bir eksiklikten dolayı iman yok olmaz. Bu sebeple Sünnî ulema, büyük günah işleyen bir Müslüman'ı tekfir etmekten uzak durarak Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıkların tehlikeli boyutlara ulaşmasına mani olmuştur. İktidarın imamların hakkı olduğuna inanan ve bunun için asırlarca Mehdi'nin gelmesini bekleyen Şîa, Humeyni ile birlikte İran'da iktidara el koyarak siyasi ve dinî otoriteyi birleştirmiştir. “Velayet-i fakih” şeklinde ifade edilen bu yeni uygulama, İmamiyye Şîa'sının geleneğinde bulunmadığından; Şiîler arasında görüş ayrılıklarına sebep olmuştur. Bu süreçte Şiî ulema kendini siyasi kargaşanın içine çektiğinden politize olup itibar kaybetmiştir. Vehhabîler ise, ıslahatçı bir gaye ile yola çıktıklarını iddia et-tikleri halde çok geçmeden sosyal barışı ve birliği bozmuşlardır. Vehhabîlik, Müslümanlara karşı silaha sarılmayı meşru görerek Haricîliğin yolundan gitmiş ve İslam dünyasında şiddetin beslendiği en önemli kaynak haline gelmiştir. Bidati, oldukça geniş yorumlayan Vehhabîler, dinî olmayan birçok hususu dinden kabul edip, bidat sahibi kabul ettikleri Müslümanları küfür ve şirke nispet ederek onların öldürülmesini meşru görmüşlerdir.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|