Ekonomik kalkınma ile toplumsal cinsiyet eşitsizliği arasındaki etkileşim, akademik çalışmalar ve istatistiki verilerin ötesinde, tarihsel süreçte açık seçik gözlemlenebilir bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. İş gücüne katılım, milli gelirden alınan pay, seçilmiş mesleklerde kadının yeri gibi toplumsal cinsiyet eşitliğinin genel göstergelerin yanı sıra; toplumsal cinsiyet algısında kadınlara daha uzak bir rol gibi görünen “girişimcilik”teki kadın varlığı da ekonomik ilerleme ile doğrudan ilişkilidir. Girişimciler, büyük şirketlerden küçük ölçekli şahıs işletmelerine kadar ekonomik aktörler içinde en güçlü grubu oluşturmaktadır. Denenmeye değer bir fikre sahip olmak, risk almak, o fikri hayata geçirmek için çaba harcamak girişimciyi güçlü kılan yönleridir. Bu güçlü figürlerin, ekonomik hayata belki de en aktif ve istekli olarak katılan aktörlerin, yani, girişimcilerin arasındaki kadın sayısı, ne yazık ki, pek azdır. Kadın girişimciliğinin gelişmesi ve iyileşmesi pek çok sosyolojik unsura bağlıdır. Bu süreci doğal akışına bırakmak yerine; kadın girişimciliğini bir yandan ekonomik kararlar ve maliye politikası enstrümanlarıyla, bir yandan sosyal ve eğitsel projelerle desteklemek beklenen sonuçlara giden yolu kısaltacaktır. Bu yüzden, kadın girişimciliğini destekleme konusunda gelecek tüm önerilerin değerlendirilmesinin ve hayata geçirilmesi mümkün olanların hayata geçirilmesinin hem toplumsal cinsiyet dengesine, hem kadın ve erkek arasındaki toplumsal uzlaşıya, hem de yatırım iklimine yapacağı olumlu katkılar; bir girişim fikri taşıyan bütün kadınlarımızı olduğu kadar onlarla birlikte yürüyen erkekleri de heyecanlandıracaktır.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|