Jacques Rancièr’de, politika ve sanat arasında farklı bir ilişki kurulur. O, politikanın nihilist çağına girdiğine inanmadığı gibi aynı şekilde sanatın da sonunun geldiğine inanmaz. Rancière’e göre, politikanın ve sanatın içindeki çelişkiler, onların bir sonunun geldiği anlamından ziyade, bizzat onların doğasından kaynaklıdır. Aynı zamanda bu çelişkilerin eşitliği mümkün kıldığına inanır. Bu yüzden, estetik devrimi mümkün kılan eşitlik ön varsayımı ile hareket etmenin beraberinde getirdiği uyuşmazlık sahneleridir. Sanat, politika gibi, bu uyuşmazlık sahneleri için bir alan teşkil eder. Bu uyuşmazlık sahneleri aracılığıyla daha önce temas edilmeyen, görülmeyen, duyulmayan veya hesaba katılmayan sahnede görünür. Bu görünüş, zamanın ve mekanın eşitlik temelinde yeniden şekillendirilmesi anlamındadır. Bu bağlamda, estetik, devrimsel bir etkiye sahiptir. Yalnız bu etki daha önceden kestirilebilir, hedeflenebilir ve evrensel bir özelliğe sahip olmaktan uzaktır. Estetik devrim, sanat formları aracılığıyla, küçük grupları ve bireyleri içine alarak daha küçük ölçekli ve geçici olarak gerçekleştirilir. Böylelikle Rancière tarafından estetik devrim olumlanırken bunun içeriği farklı bir şekilde doldurulur.
In Jacques Rancièr, a different relationship is established between politics and art. He doesn’t believe that politics has entered the nihilist age, just as he doesn’t believe that the end of art has come. According to Rancière, the contradictions within politics and art arise from their nature, rather than from the meaning that their end comes. He also believes that these contradictions make equality possible. Therefore, the scenes of conflict that make the aesthetic revolution possible are the scenes of conflict that accompany the action of equality with the prejudice. Art, like politics, is a space for the scenes of this conflict. This conflict appears on the scene that has not been previously contacted, seen, not heard or not participated in the account through scenes. This appearance means the re-formation of time and space on the basis of equality. In this context, it has an aesthetic, revolutionary effect. Only this effect is far from having a predictable, targeted and universal character. Aesthetic revolution is carried out on a smaller scale and temporarily, through art forms, taking into small groups and individuals. Thus, while the aesthetic revolution is optimized by Rancière, its content is filled in a different way.
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|