ÖZET 2010 yılının Aralık ayında başlayan, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da bulunan totaliter yapılı devletlerin demokratikleşme sürecine Arap Baharı isimi verilmiş, 2011 yılında ise Suriye’ye sıçramıştır. Suriye’de başlayan gösteriler karşısında Esad rejiminin müdahalelerinin çok sert şekilde olması ülkeyi bir iç savaşa sürüklemiştir. Suriye’de başlayan iç savaşın nedeni rejimin sert müdahaleleri olmuş, dış aktörlerin iç savaşa müdahil olması süreci uzatmıştır. Rejim ve muhaliflerin çatışma alanında kalan sivil halk ise göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göç hareketliliğindenfazla etkilenen ülke Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. 9 yılın sonunda Türkiye 3,6 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’nin 81 ilinin tamamına yayılan Suriyeli sığınmacılar bütün şehirlerdeki demografik yapılara doğrudan etki etmiştir. Göçmenler, ülkemize geldiği günden bu yana barınmak için başta sınır illeri olmak üzere büyükşehirleri tercih etmiştir. Türkiye, göç dalgasının başladığı dönemlerde hızlı bir reaksiyon göstererek çadır ve konteynır kentler kurmuş, savaşın başladığı tarihten bu yana açık sınır politikası ve geri göndermeme ilkelerinden taviz vermemiştir. Kurulan geçici barınma merkezlerinde ise maksimum yaşam standartları sağlanmaya çalışılmıştır. Dünyanınönemli problemlerinden biri haline gelen göç hareketleri karşısında Türkiye gerek Avrupa Birliği gerek Birleşmiş Milletler ile çeşitli iş birlikleri ve anlaşmalar gerçekleştirmiştir. Her ne kadar bu konuda teorik anlamda adımlar atılsa da somut olarak tam manasıyla bir yük paylaşımı gerçekleşmemiştir. Bu doğrultular çerçevesinde çalışmada 2010 yılında başlayan Arap Baharı süreci ve etkilerinin sonucu olarak oluşan göç hareketleri incelenecek ve Suriyeli sığınmacıların ülkemizde doğrudan etki ettiği demografik yapılar grafikler yardımıyla tartışılacaktır.
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|