1747de bağımsız bir devlet olarak kurulan Afganistan, XIX. yüzyıla gelindiğinde Dngiltere ve Rusya gibi iki önemli gücün Büyük Oyununun arenası hâline getirildi. Bu yüzyılda iki defa Dngilizler tarafından, bir kez de Rusyanın desteklediği Dran tarafından isgal edilen Afganistan, her defasında bağımsızlığını kazanabilmek ümidiyle büyük mücadeleler verdi. 1921 yılında Dngiltereden bağımsızlığını kazanarak müstakil bir devlet statüsüne kavustu. Ancak bu defa da kuzeyden Rus tehdidine maruz kaldı ve sık sık yapılan müdahalelerle istikrarsızlığın hâkim olduğu bir ülke oldu. 1979 yılında Sovyet isgaline uğrayan Afganistanda halk, bir taraftan isgal güçlerine, bir taraftan da Kâbildeki merkezi otoriteye karsı büyük bir mücadeleyi baslattı. On yıllık bir savastan sonra Sovyet ordusunun herhangi bir kazanım elde edemeden ülkeden çekilmesi ile iktidarı ele geçiren Millî Güçler, dünya kamuoyunun da desteğini alarak tam bağımsız bir ülke insa etmek üzere harekete geçtiler. Ancak, Afganistandaki gelismeler onların ve dünya kamuoyunun beklediği gibi olmadı. Mücahit gruplar arasındaki hiziplesmeler, komsu devletlerin müdahaleleri, millî birlikten yoksun asiret yapılanması ve benzeri tesirler yüzünden Afganistan kısa sürede kargasa ortamına sürüklendi. Bu durumdan en fazla istifade edenler uyusturucu tacirleri oldu. Onlar, Afganistanda hashas üretimini destekleyerek bu ülkeyi kısa sürede dünya uyusturucu üretiminin üssü yaptılar. Uyusturucudan elde edilen yüksek meblağlardaki para, silah ve mühimmat olarak ülkeye geri döndü ve iç savası körükledi. Bu kısır döngü ile Afganistan yaklasık otuz yıldır bir istikrarsızlık abidesi olarak Asyanın merkezinde yer almakta ve tesirleri basta Pakistan ve Dran olmak üzere bütün bölgede, hatta Türkiyede bile hissedilmektedir.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|