Türkiye’de bürokrasi denildiğinde hemen hemen herkesin kafasında bazı olumsuz düşünceler canlanıverir. Hantallık, demokratik olmayan işleyiş, kırtasiyecilik, siyasi tutum ve davranışlar içinde bulunma gibi olumsuz imajlar bugün bürokraside yaşanan değişmelere rağmen geçmişten gelen olumsuz mirasın etkilerini halen de sürdürdüğü gözlenmektedir. Türkiye’nin bürokratik yapısı aslında ulus devlet kurgusunun örgütlenmesi anlamında doğal ve modern bir olgudur. Dolayısıyla ulus devlet bir devlet bürokrasisine ihtiyaç duymaktadır. Ulus devlet iktidarını ve otoritesini bürokrasi vasıtasıyla tesis ederken aynı zamanda bürokrasinin tahakkümü altına girmekte ve bürokratik bir iktidarın varlığını ortaya çıkarmaktadır. Ulus devletin bürokrasi ile olan bu bağımlılık ilişkisi zamanla bir iktidar bürokrasisinin varlığını gündeme getirmektedir. Türkiye’de bürokrasi ile ilgili asıl sorun da devletin bürokratik bir örgütlenmeye sahip olması ve bu bürokratik yapının geçmişten gelen yapısal bir takım özellikleri taşıması değil modern anlamda bir devlet bürokrasisine sahip olmayışı ya da tersten söyleyecek olursak bir “iktidar bürokrasinin” varlığının tüm bürokraside yaşanan değişime rağmen varlığını sürdürmesidir. Bu durum aslında bürokraside halen de tartışılan bürokrasi siyaset ilişkisinin nasıl olması gerektiği ile ilgili yaklaşımlarla doğrudan alakalı ve o çerçevede bu durumun bir sorun teşkil edip etmediğine cevap verilmesi gerekmektedir. Bugüne kadar, bürokratik siyasallaşmanın kamu yönetimi açısından birçok sorunu beraberinde getirdiği ve halen de bu tür sorunların devam ettiği bir vakıadır. Bunun yanı sıra bürokrasinin temel sorunlarından bir diğeri de bürokrasinin toplumun diğer unsurlarıyla olan yapısal eşitsizliğidir. Bu eşitsizlikten güç devşiren Türk bürokrasisi her zaman ilerleme ve gelenek arasında temel bir stres kaynağı olmuştur. Türk bürokratik yapısı daima iktidar ile vatandaş arasında demokratik özellikler ve nitelikler açısından salınımlı bir karaktere sahip olmuştur. Zaman zaman toplumun önünde zaman zamanda toplumda yaşanan değişime direnç gösterme noktasında bir salınımda gidip gelmiştir. Kısaca bu çalışma çerçevesi içinde özellikle 1980 sonrası küreselleşmenin de etkileriyle birlikte değişen bürokrasinin niteliği, özellikleri ve değişimi Türkiye örneği üzerinden analiz edilmeye çalışılmıştır.
Türkiye’de bürokrasi denildiğinde hemen hemen herkesin kafasında bazı olumsuz düşünceler canlanıverir. Hantallık, demokratik olmayan işleyiş, kırtasiyecilik, siyasi tutum ve davranışlar içinde bulunma gibi olumsuz imajlar bugün bürokraside yaşanan değişmelere rağmen geçmişten gelen olumsuz mirasın etkilerini halen de sürdürdüğü gözlenmektedir. Türkiye’nin bürokratik yapısı aslında ulus devlet kurgusunun örgütlenmesi anlamında doğal ve modern bir olgudur. Dolayısıyla ulus devlet bir devlet bürokrasisine ihtiyaç duymaktadır. Ulus devlet iktidarını ve otoritesini bürokrasi vasıtasıyla tesis ederken aynı zamanda bürokrasinin tahakkümü altına girmekte ve bürokratik bir iktidarın varlığını ortaya çıkarmaktadır. Ulus devletin bürokrasi ile olan bu bağımlılık ilişkisi zamanla bir iktidar bürokrasisinin varlığını gündeme getirmektedir. Türkiye’de bürokrasi ile ilgili asıl sorun da devletin bürokratik bir örgütlenmeye sahip olması ve bu bürokratik yapının geçmişten gelen yapısal bir takım özellikleri taşıması değil modern anlamda bir devlet bürokrasisine sahip olmayışı ya da tersten söyleyecek olursak bir “iktidar bürokrasinin” varlığının tüm bürokraside yaşanan değişime rağmen varlığını sürdürmesidir. Bu durum aslında bürokraside halen de tartışılan bürokrasi siyaset ilişkisinin nasıl olması gerektiği ile ilgili yaklaşımlarla doğrudan alakalı ve o çerçevede bu durumun bir sorun teşkil edip etmediğine cevap verilmesi gerekmektedir. Bugüne kadar, bürokratik siyasallaşmanın kamu yönetimi açısından birçok sorunu beraberinde getirdiği ve halen de bu tür sorunların devam ettiği bir vakıadır. Bunun yanı sıra bürokrasinin temel sorunlarından bir diğeri de bürokrasinin toplumun diğer unsurlarıyla olan yapısal eşitsizliğidir. Bu eşitsizlikten güç devşiren Türk bürokrasisi her zaman ilerleme ve gelenek arasında temel bir stres kaynağı olmuştur. Türk bürokratik yapısı daima iktidar ile vatandaş arasında demokratik özellikler ve nitelikler açısından salınımlı bir karaktere sahip olmuştur. Zaman zaman toplumun önünde zaman zamanda toplumda yaşanan değişime direnç gösterme noktasında bir salınımda gidip gelmiştir. Kısaca bu çalışma çerçevesi içinde özellikle 1980 sonrası küreselleşmenin de etkileriyle birlikte değişen bürokrasinin niteliği, özellikleri ve değişimi Türkiye örneği üzerinden analiz edilmeye çalışılmıştır.
Alan : Hukuk; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|