Kentleri parçalama, ayrıştırma ve bölme süreci Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisine girmesine ön ayak olan 24 Ocak/12 Eylül 1980 dönüşümüyle başlamaktadır. Neoliberalizmle birlikte kentlerin sürekli mekân üretimiyle sermaye birikiminin bir parçası haline gelmesi paralel ilerlemekte, hem mekânın kendisi hem de kentler “meta” haline gelmektedir. Sermaye birikiminin merkezi haline gelen, küresel ve büyük yatırımların odağında, “pazarlanabilen” kentler neoliberal kent anlayışına uygun bir şekilde yeniden biçimlenmektedir. “Sermayenin kentleşmesi” olarak adlandırılan bu dönemde neoliberal kent politikalarının tezahürlerinden kentsel dönüşüm, “yaratıcı yıkım” stratejileri, “el koyma yoluyla mülksüzleştirme” çıkarılan yasalarla uygulamaya konulmaktadır. Kentsel dönüşüm yasal olarak 2004 yılında çıkarılan 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu ile Ankara’da başlamasına rağmen bu politikanın “başkenti” İstanbul olur. Yaşanan dönüşümlerin bir biçimde görünür kılındığı alanlardan biri de sinemadır. Bu çalışmada, filmlerde “yaratıcı yıkım” stratejilerine eşlik eden, tehditlere gebe bir kentin/İstanbul’un hikâyelerin merkezini oluşturduğu varsayımından hareketle, kentsel dönüşümün filmlerde nasıl temsil edildiği, film kahramanları üzerindeki etkileri, hangi imgelerle gösterildiği ve/veya duyurulduğu sorularına yanıt aranmaya çalışılmış ve 2000’ler Türk sinemasının “sanat” sinemasına bakılmıştır. Bu bağlamda 11’e 10 Kala (Pelin Esmer, 2009), Zerre (Erdem Tepegöz, 2012), Şimdiki Zaman (Belmin Söylemez, 2012), Annemin Şarkısı (Erol Mintaş, 2014) ve Kaygı (Ceylan Özgün Özçelik, 2017) filmleri, “tarihsel bir bağlam içindeki konumlarına göre ve tarihsel gelişmelerin ışığı altında sınıflandıran ve inceleyen” eleştirel yaklaşımlardan “tarihsel eleştiri”yle analiz edilmiştir.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|