Kullanım Kılavuzu
Neden sadece 3 sonuç görüntüleyebiliyorum?
Sadece üye olan kurumların ağından bağlandığınız da tüm sonuçları görüntüleyebilirsiniz. Üye olmayan kurumlar için kurum yetkililerinin başvurması durumunda 1 aylık ücretsiz deneme sürümü açmaktayız.
Benim olmayan çok sonuç geliyor?
Birçok kaynakça da atıflar "Soyad, İ" olarak gösterildiği için özellikle Soyad ve isminin baş harfi aynı olan akademisyenlerin atıfları zaman zaman karışabilmektedir. Bu sorun tüm dünyadaki atıf dizinlerinin sıkça karşılaştığı bir sorundur.
Sadece ilgili makaleme yapılan atıfları nasıl görebilirim?
Makalenizin ismini arattıktan sonra detaylar kısmına bastığınız anda seçtiğiniz makaleye yapılan atıfları görebilirsiniz.
 Görüntüleme 15
 İndirme 2
Cerîr b. Abdullah’ın Hayatı, Kişiliği, Elçilik ve Arabuluculuk Faaliyetleri
2023
Dergi:  
Amasya İlahiyat Dergisi
Yazar:  
Özet:

Bu çalışmanın amacı Cerîr b. Abdullah’ın hayatını ve kişisel özelliklerini ortaya koymak, elçilik ve arabuluculuk faaliyetlerini irdelemektir. Daha önce yapılmış olan bazı akademik çalışmalar daha çok Cerîr’in hadisçiliği, askerî ve siyasî faaliyetleri, kabilesi ile ilişkisi üzerinedir. Cerîr b. Abdullah, hakikati bulma arzusu, nezaketi, doğruluğu, şefkat ve merhameti, cesareti, komutanlığı, idareciliği, dengeli ve tarafsız tutumu, arabulucu özelliği, hadis rivayeti ve şairliğiyle öne çıkan seçkin bir sahâbîdir. Cahiliye döneminde Yemen’de Serât dağlarını mesken tutan Becîle kabilesinin reisliğini yapıyordu. Diğer kabile reislerinden farklı olarak kabilesiyle özdeş hale gelmiş bir zattı. Kabilesi onunla şeref bulmuş ve çeşitli imkânlara sahip olmuştur. Cerîr denildiği zaman Becîle, Becîle denildiği zaman Cerîr hatıra gelirdi. Hz. Peygamber’i görmeden kendi araştırması sonucunda onun peygamber olduğu kanaatine varmış ve hicretin onuncu yılında kabilesinden 150 kişilik bir heyetle birlikte Medine’ye gelerek Müslüman olmuştur. Hz. Peygamber diğer Müslümanlardan farklı olarak, ondan “her Müslümana nasihatte bulunmak üzere” biat almış; o bundan sonra hayatı boyunca Müslümanlara iyilik etmeyi ve sıkıntılı dönemlerde arabulucu olmayı kendisine vazife addetmiştir. Medine’de bulunduğu sıralarda Hz. Peygamber dışarıdan gelen heyetlere onu takdim eder ve onunla övünürdü. Bir rivayete göre Hz. Peygamber Cerîr’i ehl-i beytinden saymıştı. Bir süre sonra Hz. Peygamber onu 150 kişilik heyetiyle birlikte Tebâle mevkiinde bulunan ve “Yemen Kâbesi” diye bilinen Zülhalesa tapınağını yıkmakla görevlendirdi. O da bu görevi lâyıkıyla yerine getirdi. Veda haccından sonra Hz. Peygamber Cerîr’i Yemen’de peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan Esved el-Ansî’ye itaat etmesi ve yine o bölgenin ileri gelenlerinden Zülkelâ’ ve Zûamr’a da Müslüman olmaları ve Esved’e karşı Müslümanlara destek vermeleri için elçi olarak gönderdi. Bu görüşmelerde Esved’in itaati sağlanamamış olsa da Zülkelâʻ ve Zûamr Müslüman olmayı kabul etmişlerdir. Cerîr, dört halifenin tamamıyla çalıştı. Hz. Ebû Bekir döneminde mürtetlerle savaştı. Hz. Ömer döneminde Müslümanlara İran kapılarını açan Kādisiye Savaşı’nda sağ kanat komutanlığı yaptı; Irak ve İran bölgelerinde bulunan Nuhayle, Kussü’n-Nâtıf, Râmhürmüz ve Karmîsîn, Tüster, Hulvan ve Hemedan gibi şehirleri fethetti. Bazı şehirlerin fethinde ise yardımcı komutan olarak görev aldı. Kādisiye savaşının kazanılmasında, Irak ve İran şehirlerinin fethedilmesinde Cerîr’in büyük katkısı olmuştur. Hz. Osman döneminde bir süre Hemedan valiliği görevinde bulundu. Daha sonra Saîd b. Âs komutasında Azerbaycan fetihlerine katıldı ve bazı şehirleri fethetti. Mugīre b. Şuʻbe’nin vefatından sonra yeni vali görevi teslim alıncaya kadar Kûfe’de huzuru sağladı. Bir komutan olarak Cerîr’in diğer komutanlardan farkı, ordusunu da kendi kabilesinden hazırlamasıdır. Çünkü o, kendi kabilesinden seçtiği askerlerin komutanlığını yapıyordu. Hz. Ali döneminde, Muâviye’nin Hz. Ali’ye biatını sağlamak için Hz. Ali’nin elçisi olarak Şam’a gitti. Hz. Ali’ye biat etmiş olmakla birlikte Hz. Peygamber’e “Lâilâhe illallah” diyenle savaşmama sözü verdiği için Muâviye ve Hz. Ali arasındaki mücadelelere katılmadı. Ülke içinde devlet krizi çıktığı zaman problemin çözülmesi için bazı kanaat önderlerinin arabuluculuğuna ihtiyaç duyulur. O dönemde neredeyse Cerîr b. Abdullah’tan başka bu görevi yapabilecek bir kimse yoktu. Cerîr her iki tarafın da güvenini kazanmış bir kişiydi. Fakat bazen arabulucular ne kadar yetkin olurlarsa olsunlar, yine de problemi çözmek mümkün olmayabilir. Nitekim Muâviye ve çevresindeki kişilerin katı ve sert tutumları sebebiyle Cerîr’in elçiliği müspet sonuç doğurmamıştır. Cerîr, Muâviye döneminde de arabuluculuk işini sürdürdü. Hucr b. Adî olayında kendiliğinden araya girip bazı kişilerin affedilmesini sağladı. Cerîr’in şahsî özelliklerinin tarihsel yansımalarının da ortaya konduğu bu çalışmada nitel ve nicel araştırma metotları karma olarak takip edilmiştir.

Anahtar Kelimeler:

Life, Personality, Delegation and Conciliation Acts Of Jarīr B. Abdullah
2023
Yazar:  
Özet:

The purpose of this research is to investigate the life and personality of Jarīr b. Abdullah and to study his delegation and conciliation acts. Some of the previous academical studies are about his military and political activities as well as his relationship with his own tribe. Jarīr b. Abdallāh is a companion (sahābī) who stands out with his researcher identity, kindness, truthfulness, companionship and mercy, courage, commandership, peacemaking and managing ability, balanced attitude, hadith narration and poetry. Before Islam, Jarīr was the chief of the Bajīla tribe, a sect of Kahtanie clan, residing in the Serat mountains in Yemen. Unlike others, he was a kind of chief superposable with his tribe. His tribe found integrity with him and had various privileges. When “Jarīr” was said, Bajīla would have come to mind, and when “Bajīla” was said, Jarīr would have come to mind. His tribe preserved various abilities because of him and respected him very much. The name Jarīr was reminding his tribe, and his tribe was reminding Jarīr always. After his own investigation, he believed in Prophet without seeing him and Jarīr came to Madinah with a delegation of 150 from his tribe in the tenth year of hejira and became a Muslim. Being different than other Muslims, the Prophet asked him his loyalty for “advising good to all Muslims”. After this, He missioned himself to be helpful to Muslims and to be a negotiator during problematic times. If he was in Madinah; Prophet used to introduce him to the delegations. According to a saying The Prophet accepted him one of the members of his holly family. Soon after, the Prophet commissioned him for a delegation accompany 150 man of his, to demolish the temple of Zhū al Hhalaṣa known as the “Kaaba of Yemen”, located in Tabale. He fulfilled the duty adequately. After the last hajj, the Prophet gave Jarīr a duty to convince Esved el-Ansî, who was claiming false prophecy, to obey and to convince Zülkelâ’ and Zûamr, the notables of the same region, to help the Muslims of the region against Esved el-Ansî and to be Muslim. The dialogues were successful to make Esved el-Ansî to obey, but Zülkelâ’ and Zûamr could not be convinced to be Muslims. Jarīr worked along with four great caliphs. He fought against renegades who accepted Islam but later converted. He was the right-wing commander in the Battle of Qadisiye, the event that opened the gates of Iran to Muslims during the Omar period; he conquered cities such as Nuhayle, Kussün-Nâtıf, Râmhurmuz and Karmîn, Tuster, Hulvan and Hamadan, located in Iraq and Iran. He served just an assistant commander in the conquest of some cities. He contributed very much to these events. He served as governor of Hamadan for a period during the caliph of Omar. Later, he joined conquest of Azerbaijan under command of Saîd b. Âs and conquered some cities. After the death of, Mugīre b. Şuʻbe, he kept the peace in Kufe. He always established his army from his own tribe, that was his difference from other commanders of the time. He went to Damascus to delegate the Caliph Ali to convince Muâviye to obey the Caliph. Hid did not join the battle between Muâviye and Hz. Ali because he promised the Prophet never to fight against an army who says Lâilahe illallah. During crisis, conciliation of public leaders is needed. Jarīr b. Abdullah was the only person for such kinds of duties. He usually was a person who was trusted by both parties. Nevertheless, despite how competent the conciliators are, the problem could not be solved everytime. Hence, because of the inconvincible rigid attitude of Muâviye and his followers, the delegacy of Jarīr was also unsuccessful. Jarīr continued the duty of delegacy also in the times of Muâviye. In the event of Hucr b. Adî, he took a seperate part by himself and his contribution resulted the forgiveness of some people. In this study, where personal characteristics of Jarīr b. Abdullah was presented as historical reflections, qualitative and quantitative research methods are followed.

Anahtar Kelimeler:

Atıf Yapanlar
Bilgi: Bu yayına herhangi bir atıf yapılmamıştır.
Benzer Makaleler










Amasya İlahiyat Dergisi

Alan :   İlahiyat

Dergi Türü :   Ulusal

Metrikler
Makale : 287
Atıf : 570
Amasya İlahiyat Dergisi