Harp zamanında bütün imkânlarıyla ordudaki yaralıların acılarını hafifletmek ve tedavilerine yardımcı olmak düsturuyla kurulmuş olan Hilal-i Ahmer Cemiyeti, belki de en büyük sınavını Birinci Dünya Savaşı esnasında vermiştir. Çünkü bu savaş, cephedeki askerlerin olduğu kadar cephe gerisindeki halkın da beka mücadelesi verdiği bir dönemi haiz olduğundan cemiyet ihtiyaçların temini için farklı yöntemler uygulamak zorunda kalmıştır. Bunların bir örneği de, başta ordu olmak üzere, İstanbul'daki fukara halkın, memleketin dört bir yanında bulunan aşevlerinin ve hastanelerin ihtiyaç duyduğu hububat ve et ihtiyacını karşılamak üzere çiftlikler kurulmasıdır. Cemiyet, savaşın başlamasıyla birlikte gıda ürünlerine ihtiyacın artması ve bunları temin etmenin zorluğunu göz önüne alarak Tuzla, Beykoz, Adapazarı, Eskişehir ve son olarak Sarayönü'nde birer çiftlik kurmuş ve kendisine tahsis edilen arazilerde ziraî üretim yapmaya başlamıştı. İşte 1917 yılının sonlarına doğru faaliyete başlayan ve yaklaşık bir yıl açık kalacak olan Sarayönü Çiftliği, savaşın en sıkıntılı dönemlerinde cemiyetin farklı bölgelerde ihtiyaç duyduğu hububat ve et gereksinimini karşılamaya çalışmıştır. Bu çalışmada, öncelikle Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin kuruluşu ve çalışmaları hakkında kısaca bilgi verilecek, daha sonra cemiyeti çiftlikler açmaya sevk eden nedenler, Sarayönü Çiftliği'nin açılışı ve faaliyete başlaması, çiftlikte tarım ve hayvancılığın durumu, burada kimlerin istihdam edildiği ve son olarak çiftliğin gelir ve gider durumları etraflıca değerlendirilecektir.
The Hilal-i Ahmer Society, which was founded in the Harp time with all its possibilities to relieve the pain of the wounded in the army and help them cure, may have passed a big exam during the First World War. Because this war was a period in which the people behind the front, as well as the soldiers on the front, had to use different methods to provide the needs of the community. One example of these is the establishment of farms in Istanbul, primarily the army, to meet the needs of food and meat of the fucara people, the farmers and hospitals located around the country. The community, taking into account the increased demand for food products with the beginning of the war and the difficulty of providing them, established a farming in Tuzla, Beykoz, Adapazarı, Eskişehir and finally in the Palace and began to produce grain in the land assigned to it. This is where the Palace Farm, which began its activity by the end of 1917 and will remain open for about a year, has tried to meet the needs of the community in different regions during the war-threatened periods. This study will first provide brief information about the establishment and work of the Hilal-i Ahmer Society, then the reasons that encourage the community to open farms, the opening and start of the Palace Farm, the status of agriculture and livestock in the farms, who are employed here and finally the income and expenditure of the farms will be evaluated.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|