İnsanın yeryüzündeki serüveni kendi iradesi sonucunda gerçekleşmiş değildir. Allah, iradesiyle varlığı ve insanı yaratmayı dilemiştir. Bu aşamada Allah, tüm varlığa vekalette bulunarak tasarrufta bulunmuştur. Yani varlığı ve insanı yaratmıştır. İnsanı belli yeteneklerle donatmakla kalmamış, yaratılış amacı konusunda ona insana rehberlik etmiştir. Allah, insana lutuf olmak üzere onun cinsinden elçiler görevlendirmiştir. Ancak elçinin insanla aynı ontolojik kategoriden seçilmesi insanlar tarafından doğru değerlendirilememiştir. Yanlış peygamber algısı sadece elçilikle ilgili olumsuzluklara değil, diğer temel kavramlarla ilgili bazı sapmalara da yol açmıştır. Allah tasavvurundaki sapma, insanın konumu, özgürlüğü ve sorumluluğu gibi dinin en temel konularına etki etmektedir. Dini/teolojik alanda geçerli görmediğimiz vekaletin, siyasi ve hukuki alanlarda geçerli olabileceği söylenebilir. İnsanın sorumluluğu ve özgürlüğü yara almamalı ve insanın yaratılış amacı anlamını kaybetmemelidir. Allah yegane vekildir. O’nun dışında hiç kimse vekil değildir. Peygamberler sadece elçidirler. Bu sürecin vekalet adına akamete uğratılmaması gerekir. Müslümanlar sosyal, siyasal, hukuki ve teolojik alanlarda karşılaştıkları sorunları geleneğe başvurarak çözmeye çalışmışlardır. Geleneği bütünüyle olumsuzlamak doğru değildir. Fakat gelenek içerisinde hazır bulunan çözümleri dini bir forma sokarak, onlara ilahilik, kutsallık ve zaman üstülük vasfı kazandırmak da doğru değildir. Birey olma bilincini inşa etmede başarılı olunamamıştır. Sorumluluk ve birey bilinci yüksek ayrıca özgürlüğe dayalı yeni bir teolojik dil üretip sorunlarla yüzleşmeliyiz. Yüce Allah, bunun için vahiyle bize destek olmakta ve kendisine güvenmemizi istemektedir. Çünkü O, yegane vekildir.
Alan : Güzel Sanatlar; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|