Klasik iktisat bir disiplin olarak empirist rasyonalist felsefe geleneği üzerine kuruldu. Descartes, Hobbes, Locke ve özellikle Hume klasik iktisatın felsefi temellerini belirleyen filozoflar oldular. Bu felsefe bilim anlayışı, konusunun akılla kavranabilir bir yapısı olduğunu bu yapıyı yönlendiren yasalar olduğunu ve empirik araştırmayla bu yapının ortaya çıkarılabileceği temel düşüncesi üzerine kuruludur. Özellikle 17.yüzyılla birlikte gelişen doğa biliminin elde ettiği başarılar bu bilim anlayışının büyük bir otorite kazanmasına yol açmıştır. 18. Yüzyıldan itibaren toplumsal alan bilimsel incelemenin konusu yapılmaya başlandığında doğa bilimlerinde başarı kazanmış bu aynı yöntemin toplum bilimlerinde de kullanılabileceği düşünülmüştür. Tıpkı doğabilimlerinde olduğu gibi empirik veriler kullanılarak toplumu yöneten kanunlar tümevarım ve tümdengelim yöntemiyle bulunabilir kabulü hakim olmuştur. Nedensel anlama ve empirik gözlem bu anlayışın temelini oluşturur. Weber ise toplumsal eylemi anlayabilmek için onu gerçekleştiren sosyal bireyin ona atfettiği anlamı bilmek gerekir. Aktuelles verstehen ve erklarendes verstehen kavramlarını birbirinden ayırarak bilim adamının anlamı araması gerektiğini söyler. Toplumsal yapı bireyin eylemini biçimlendirir. Bu anlayış klasik iktisat anlayışının atomik bireyciliğinin karşıtıdır. Dolayısıyla doğada olduğu gibi en küçük parçanın özelliklerini ve hareketinin yasasını inceleyerek buradan yaptığımız çıkarımla bütünü anlayamayacağımızı bütünün parçanın hareketini yönlendirdiğini, anlamın toplumsal alanının incelenmesinde taşıdığı önemi ortaya koyar. Çalışmamızda klasik iktisatın felsefi temellerini açık bir şekilde ortaya koyduktan sonra Weber’in pozitivist bilim anlayışı eleştirisine bakarak bunun günümüzde sosyal bilimler için anlamı üzerinde duracağız.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|