Edebiyat ve felsefenin alanları birbirlerinden farklı olsalar da tarihsel gelişimleri içinde çoğu zaman karşılıklı etkileşim hâlinde olmuştur. Özellikle 1950’li yıllardan sonra yaygınlaşmaya başlayan varoluşçuluk akımının Türk edebiyatında roman, öykü ve şiirde etkili olmaya başladığı görülür. Modernist eğilimlerin yoğunlukta olduğu bir dönemde etkili olan bu akım, gerek edebî metinlerin kişilerinde gerekse işlenen temalarında önemli değişimlere yol açmıştır. Köklerinden kopmuş, kendine ve topluma yabancılaşmış, mutsuz ve huzursuz insanı dile getiren varoluşçuluk, bireyin tehdit altında olduğunu, manasız bir varlık hâline geldiğini ortaya koymaya çalışır. İki önemli savaş geçiren Avrupa’nın yaşadığı katliamlar, sürgün ve işkenceler sonucunda kaybettiği manevî değerlerin alt üst olmasıyla ortaya çıkan felsefî bir arayıştır varoluşçuluk. Bunun yanı sıra sanayileşmeyle birlikte makinenin nesnelleştirdiği dünyaya bir tepkidir. Dolayısıyla tekdüze hayatın nesnesi olan bireyi, yeniden inşa etme çabasıdır. Batı’da ortaya çıkan varoluşçuluğun Türk edebiyatında yankı bulması 1950’li yılların ortasına denk düşer. Kendi iç dünyasında yalnızlaşan insanların yaşadığı trajedi, Türk sanatçısı için vazgeçilemez tema olur. Varoluşçuluk Türk edebiyatında özellikle öyküde varlığını hissettirir. Bu felsefî akımdan etkilenenlerin başında Demir Özlü, Ferit Edgü, Orhan Duru, Leyla Erbil ve Adnan Özyalçıner gibi isimleri görmek mümkündür. Bu yazarlardan biri de Rasim Özdenören’dir. Onun öykülerinde varoluşsal problemlerle cebelleşen kişilerin büyük bölümü, Tanrı’nın kulu olma bilinciyle yaşamını düzenlediği görülür. Bu çalışmanın giriş kısmında, varoluşçuluğun genel çerçevesi çizildikten sonra, Türk edebiyatındaki yansıması üzerinde durulmuştur. Rasim Özdenören’nin öykülerindeki varoluşsal özellikler ise, kişiler ve temalar bazında olmak üzere iki ana başlık şeklinde irdelenmeye çalışılmıştır. Sonuç bölümünde ise çalışmanın genel bir değerlendirilmesi yapılmıştır.
although the areas of literature and philosophy differ from each other, many times in historical development have been in mutual interaction, especially after 1950s, the existence of the existence of the current of existence in turkish literature began to be effective in the novel story and poem, in the meantime of modernist trends, the main objective of the political work has been revealed by the fact that the people of the edebî texts have a significant change in the theme that they live in, and the fact that the people who have been inhabited in the history of the society, and the unfamiliarable human beings in the presence of the warfarction of the warfarction of the warfarction of the warfare of the political work of the warfare of an unfamiliarism, as well-based literature, and the political change in the political change of the political society, and the political change in the political change in the political change in the political change of the political change in the political change of the political change of the political change in the political change in the political change in the political change, and the warfarction of the warfarction of the political change in the warfarction of the warfare
Although the fields of Literature and philosophy are different, they have been mostly in interaction during their historical developments. Especially after 1950’s it was noticed that the existentialism philosophy became widespread in novel, story and poem in Turkish Literature. This movement which became widespread in an era when modernist trends were widespread has caused significant changes in both the characters of the literary texts and in the themes used. Existentialism which depicts the man who lost connection with his past and became alienated to himself and the society, unhappy and restless has tried to assert the fact that the i
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|