İnsanoğlunun yeryüzündeki ilk yaşam mücadelesinden veya macerasından beri uzun zaman dilimleri içerisinde geliştirdiği teori ve pratiği bulunan bilimlerin -burada elbette ki konumuz olan tıp bilimi de ilk sıralarda yer almaktadır- tarih öncesi ve hatta bir nebze de tarih sonrası çağlardaki durumunu; ancak ilkel birikimler veya efsane ve hurafelerle karışık bilgiler olarak ifade edebiliriz. İnsanoğlunun ihtiyaçtan doğan bilgilenmesi veya kültürlenmesi, önce karnını doyurması, sonra kendini ve çevresini tanıması, daha sonra da bütün yönleriyle hayatını düzene koyması ile paralel bir çizgide gelişme göstermiştir. Bu uzun soluklu ilkel süreçten sonra bilimler ve onlarla ilgili ilkeler, teoriler ve kurumlar gelişmeye başlamıştır. Bunun da en önemli belirtisi Eskiçağda Yakın Doğu ve etrafında kurulan Mezopotamya, Mısır, Anadolu, Eski Yunan, Orta Asya, Hindistan ve Çin medeniyetlerindeki bilimlerin ve bilim hayatının gelişmesidir. İşte Tıp bilimi de diğer bilimler (matematik, kimya, astronomi, fizik, felsefe vs.) gibi önce bu coğrafyalarda ortaya çıktı ve Ortaçağlara gelinceye kadar da gelişimini sürdürdü.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|