Bu çalışma analitik okuma neticesinde oluşturulmuş karakter analizine ve karşılaştırılmasına dayanmaktadır. Yazarların romanlarında ele aldığı kahramanlar doğrudan değerlendirilerek, tamamen öznel bir yaklaşımla karşılaştırılmaya çalışılmıştır. Böyle bir önermeden hareketle Realizm’in öncüsü olarak kabul edilen Balzac’ın 1831’de kaleme aldığı Otuzunda Kadın adlı romanındaki Julie ile Flaubert’in Emma’sı ile karşılaştırılmıştır. Balzac, yaşadığı dönemin toplumsal yapısını, kadın erkek ilişkilerini, mutsuz evlilikleri ve yasak aşkları Julie adlı kahramanı etrafında şekillendirerek anlatmıştır. Yazar, Julie’nin hikâyesinde büyük aşkların resmini çizmekten ziyade yasak aşkların tehlikeli sonuçlarına okuyucunun dikkatini çeker. Balzac, eşsiz tasvirleriyle romanı âdeta canlandırarak ümitle beslenmiş boşa çıkan hayallerin bütün bir yaşamı nasıl parçaladığını gösterir. Flaubert’de, Balzac’tan yaklaşık 25 yıl sonra kaleme aldığı Madame Bovary adlı eserinde dönemin sosyal sorunlarından biri olan yanlış evlilikler ve aldatılan eşler sonucu ortaya çıkan aile dramını ele almıştır. Okuyucu, bu eserde romantik dünyanın yasak aşklarını gerçek yaşamda tatmaya girişen Emma’nın aile hayatını nasıl yıkıma sürüklediğine şahit olur. Romanda Emma’nın hayal dünyasında yaşamasına neden olan romantik kitaplar eleştirilirken diğer yandan da realist ve natüralist bakış açısıyla duygular, gelenekler ve davranışlar ortaya konulmuştur. Her iki roman kahramanın ortak özelliği evli ve sevgilerini verebilecekleri çocukları olmalarına rağmen genç kızlık hayallerinin çekici yönlerine ve ihtiraslarına kapılarak aile felaketine neden olmalarıdır.
Bu çalışma analitik okuma neticesinde oluşturulmuş karakter analizine ve karşılaştırılmasına dayanmaktadır. Yazarların romanlarında ele aldığı kahramanlar doğrudan değerlendirilerek, tamamen öznel bir yaklaşımla karşılaştırılmaya çalışılmıştır. Böyle bir önermeden hareketle Realizm’in öncüsü olarak kabul edilen Balzac’ın 1831’de kaleme aldığı Otuzunda Kadın adlı romanındaki Julie ile Flaubert’in Emma’sı ile karşılaştırılmıştır. Balzac, yaşadığı dönemin toplumsal yapısını, kadın erkek ilişkilerini, mutsuz evlilikleri ve yasak aşkları Julie adlı kahramanı etrafında şekillendirerek anlatmıştır. Yazar, Julie’nin hikâyesinde büyük aşkların resmini çizmekten ziyade yasak aşkların tehlikeli sonuçlarına okuyucunun dikkatini çeker. Balzac, eşsiz tasvirleriyle romanı âdeta canlandırarak ümitle beslenmiş boşa çıkan hayallerin bütün bir yaşamı nasıl parçaladığını gösterir. Flaubert’de, Balzac’tan yaklaşık 25 yıl sonra kaleme aldığı Madame Bovary adlı eserinde dönemin sosyal sorunlarından biri olan yanlış evlilikler ve aldatılan eşler sonucu ortaya çıkan aile dramını ele almıştır. Okuyucu, bu eserde romantik dünyanın yasak aşklarını gerçek yaşamda tatmaya girişen Emma’nın aile hayatını nasıl yıkıma sürüklediğine şahit olur. Romanda Emma’nın hayal dünyasında yaşamasına neden olan romantik kitaplar eleştirilirken diğer yandan da realist ve natüralist bakış açısıyla duygular, gelenekler ve davranışlar ortaya konulmuştur. Her iki roman kahramanın ortak özelliği evli ve sevgilerini verebilecekleri çocukları olmalarına rağmen genç kızlık hayallerinin çekici yönlerine ve ihtiraslarına kapılarak aile felaketine neden olmalarıdır.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|