İnsanın içinde yaşadığı dış dünyayı anlama çabaları, ilk varlık evrelerinden başlayarak günümüze kadar uzanan bir süreci teşkil eder. Dönemin özelliklerine göre doğa algısı ve doğayla kurulan bağların niteliğine göre bu anlamlandırmalar değişiklik gösterir. İlk insanların doğayla kurdukları yakın ilişkiler neticesinde, sanatsal üretimlerin bu çerçevede şekil aldığı görülür. Doğa ve insan ilişkisi, insan ve diğer canlılar arasındaki ilişkiler ve varlıkların doğaya bağlılıkları/bağımlılıkları, sanatın yönünü tayin eden etken olarak görülür. Modern bilim metodolojilerinin oluşturulmasından sonra, doğanın yeniden ele alınışı ve yorumlanması bu evrede gerçekleşir. Avrupalının sermayeci yaklaşımı, doğanın kontrol altına alınmasını hatta doğal sınırlarının zorlanarak sermayeye dönüştürülmesini gerekli kılan anlayışı, doğanın nesneleştirilmesiyle sonuçlanır. Kavram sanatları bağlamında çevre sanatına yansıyan bu düşünce, doğaya karşı duyarlılığın oluşturulması teziyle varlığını sürdürse de, doğanın bir nesne/materyal olarak kullanımının, sorgulanmaya açık yanları bulunmaktadır. Sanatçı, sanat eleştirmeni ve sermaye arasındaki kurulu ilişki ise eleştirilerin odağına oturur. Diğer anlamıyla karşılıklı maddi alışverişe konu olan sanat hamiliğinin reddedilmesi düşüncesinin gerçekleşip gerçekleşmeme durumları yanında, önceden var olan her şeye başkaldırı algısının doğaseverliğe yönelmesindeki çelişkilerin sorgulanması bu evreden sonra başlar.
Alan : Eğitim Bilimleri; Filoloji; Güzel Sanatlar; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler; Spor Bilimleri
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|