Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan barış antlaşmaları kalıcı barış ortamını sağlamada yetersiz kalmıştır. Barış antlaşmaları, istediği nüfuzu elde edemeyen devletlerin yeni arayışlarına zemin hazırlamıştır. Mevcut düzeni korumaya çalışan devletlerin karşısında düzenin yeniden gözden geçirilmesini isteyenlerin oluşturduğu yeni bir grup devlet, iki kutuplu bir sitemin oluşmasına yol açmıştır. 1922 yılında Benito Mussolini’nin liderliğinde Ulusal Faşist Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte İtalya’nın faşist politikası çerçevesinde, İtalya dış politikası da saldırgan bir tavır almıştır. Bu durum Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği düzen adaletsizliğine bağlanmıştır. Mussolini yönetimindeki İtalya, savaş sonunda elde edemediği Akdeniz’deki etki alanını genişletme politikasına bahane olarak İtalya’ya hâkim olan hoşnutsuzluk ve huzursuzlukları göstermiştir. Böylece 1934 yılından sonra arttırdığı saldırgan politikasını, özellikle Akdeniz’de uygulamaya koymuştur. Akdeniz’den “Bizim Deniz” diye bahseden Musollini, saldırgan milliyetçilik izleyerek dış politika stratejisini de belirlemiştir. Mussolini’nin etki alanını genişletme politikası Balkan devletlerini yeni ittifak arayışlarına itmiştir. Mussolini’nin politikası başta Yunanistan, Yugoslavya ve Türkiye olmak üzere Balkan devletlerini rahatsız etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bölgelerinde huzur ortamını sağlama çabası içine giren Balkan devletleri ikili antlaşmalar ve bölgesel ittifaklarla kendi sınırlarına müdahaleyi önlemeye çalışmış ve Mussolini’nin Akdeniz’deki yayılmacı siyasetine karşı çıkmışlardır. Özellikle Türkiye ve Yunanistan Akdeniz barışını Avrupa barışı olarak telaki etmiştir. İtalya bütün Akdeniz devletleri için bir tehlike arz etmekteydi ve bütün Balkan devletleri İtalya’nın saldırgan tavrına karşı birleşmeliydi. Balkan devletleri arasındaki en önemli ittifak Balkan Birliği’nin kurulmasıydı. Nitekim Musollini’nin “dünya düzenini belirlemeyi düşündüğünü” açıkladığı demecinden sonra Akdeniz devletlerine karşı tehditkâr açıklamaları Balkan devletlerini harekete geçirerek Balkan Paktı’nı kurma yönünde çalışmaların başlamasına vesile olmuştur. İtalya’nın Akdeniz politikası diğer Avrupa devletlerini de rahatsız ettiğinden başta Fransa, İtalya’nın yayılmacı tavrına karşı çıkarak birliği destekler açıklamalar yapmıştır. Bu çalışmada, Mussolini’nin liderliğinde İtalya’nın Akdeniz politikasına karşı Balkan devletlerinin tepkileri ve Avrupa devletlerinin bu politikaya yaklaşımı arşiv belgeleri ve tetkik eserler kullanılarak incelenmesi hedeflenmektedir.
The peace treaties signed after the First World War remained insufficient to ensure a permanent peace environment. The peace treaties have prepared the ground for the new pursuit of states that are unable to obtain their desired influence. A new group of states formed by those who want the revision of the order in the face of the states seeking to preserve the existing order has led to the formation of a two-pole site.
In 1922, as the National Faşist Party came to power under Benito Mussolini's leadership, the Italian foreign policy took an aggressive attitude within the framework of Italian fascist policy. This situation is linked to the injustice of the order brought by the First World War. Italy under Mussolini demonstrated unhappiness and unhappiness that dominated Italy as an excuse for its policy of expanding its influence in the Mediterranean, which it could not
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|