Almanya ile 1961 yılında imzalanan Ankara anlaşması ile uzun bir gurbet yolu başlamış ve altmışıncı yılına gelmiştir neredeyse. Bu altmış yıllık sürecin başlarında pek de ciddiye alınmayan gurbet hikayeleri yılmamış, üç kuşak boyunca devam etmiş ve günümüzde ülkelerin paylaşamadığı, hedef kitlesi geniş, uluslararası ve çokkültürlü bir yazın dönemi ve türü haline gelmiştir. Bu süreç içerisinde kendisini zenginleştirmiş ve çeşitlenerek üçüncü kuşak sanatçılarını da ortaya çıkarmıştır. Başlangıçta yalnızca Türkçe yazan birinci kuşak göçmenlerin ardından, ikinci kuşak yazarları arasında hem Türkçe, hem de Almanca yazanları görüyoruz. Üçüncü kuşak yazarlarımızın ise neredeyse tamamı bugün için Almanca yazmaktadır. Son dönem Türk -Alman yazını yalnızca yazın dünyası ile değil, sinema, sahne sanatları, müzik vb. alt kültür özellikleriyle de kendine özgü bir dünya kurmuştur Almanya'da. Bugün gelinen noktada artık gurbet kavramından bile söz edilmemektedir. Zira bizim gurbet olarak nitelendirdiğimiz yer, onların doğup büyüdükleri, orada yaşadıkları vatanları olmuştur artık. Bu çalışmada da genel hatlarıyla göçmen yazını tanıtıldıktan sonra son dönem Türk-Alman yazını kuşak geçişlerine ve bugünkü konumuna değinilecek, adlandırma süreci de ele alınacaktır. Üçüncü kuşak göçmen yazınına, son dönem yazarlarının görüşleri ışığında değerlendirme yapılacaktır.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|