Oğuz Atay, yetmişli yılların başında henüz daha kırk üç yaşında iken hayata gözlerini yummuş, bu dünyanın haşinliğine kimi zaman “tehlikeli” hale bürünen “oyunlarla yaşayarak” “tutunmaya” çalışırken en sonunda ölümün gerçekliği karşısında fiziki olarak da olsa bu dünyaya veda etmek zorunda kalmıştır. Oğuz Atay eğer yazmaya devam edebilseydi, belki de yarım kalan büyük projesi “Türkiye’nin Ruhu”nun yanında daha pek çok eseri de şu anda okuduklarımıza eşlik ederdi. Atay’ın özgün edebi dili ve çok katmanlı anlatımıyla, çoğu büyük yazar gibi yaşarken değeri tam olarak anlaşılamasa da, ölümünün ardından geçen zaman içerisinde gerek akademik açıdan gerekse günümüz edebiyat okurunun ilgisinin artmasıyla, Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatı kanonundaki önemi anlaşılmaya ve anlatılmaya başlanmıştır. Özetle, Oğuz Atay eseri Tutunamayanlar’da ve hayatında ölüme karşı dururken aynı zamanda ona dost bir tavır sergilemektedir. Bu ruhani gelgitlerin tezahürlerini, romandaki karakterlerde de gözlemleyebiliriz ve bütün olay örgüsü Atay’ın ve karakterlerinin hayatlarının girift bir şekilde iç içe geçmiş olduğu kurgusu üzerine analiz edilebilir.
Relevant Articles | Author | # |
---|
Article | Author | # |
---|