Bu çalışmada 8/14. yüzyılın büyük fakihlerinden biri olan Maveraünnehir bölgesi Hanefî âlimlerinden Ubeydullah b. Mesud Sadrüşşeria es-Sânî ve onun “et-Tavzîh fî Halli Ğavâmizi’t-Tenkîh” adlı eseri bağlamında fıkıhçılığı/hukukçuluğu incelenmiştir. Sadruşşeria Ubeydullah b. Mesud el-Mahbûbî el-Buhârî (747/1346), Ensar soyuna mensup ve Hanefî fıkhında eserleriyle meşhur olan “Mahbûbi Ailesi”nin bir üyesidir. Ömer b. Sadrişşerîa el-Evvel Tâcüşşeria (709/1309), Mahmûd b. Sadrüşşerîa Burhanuşşeria (?), Sadruşşeria-i Ekber ve meşhur İmam Cemâleddin Ubeydullah b. İbrâhim el-Mahbûbî (630/1233) gibi büyük âlim ve müctehidlerin mesub olduğu bu aile onun hem ilmi hem de nesebi silsilesini teşkil eden ilim ve fazilet ocağıdır. Hanefî fakihi ve kelâm âlimi olan Sadrüşşeria’nın hayatı hicri VII. ve VIII. asrın önemli merkezlerinden olan Maveraünnehr’in üç büyük şehri ve ilim merkezi Buhârâ, Herat ve Kirman’da geçmiştir. İlmi kişiliğini ailesinden alan Sadrüşşeria, şer’î ve aklî ilimlerde zamanının imamı; usûl, kelam, mantık, felsefe ve tasavvuf alanlarında asrının üstadıdır.İlmin birçok dalında temel kitaplar yazmış ve hatırı sayılır talebe yetiştirmiştir. Devlet idaresinde başkadılıkta yapan Sadrüşşeria ömrünü eğitim-öğretim faaliyetlerine ve eser telifine vakfetmiştir. Buhâra’da yaşayan Sadrüşşeria yine Buhâra’da vefat etmiştir. Salt/mutlak ictihadın durakladığı, taklitçilik ve mezhebe bağlılığın yerleştiği ve ictihad kapısının kapandığı düşüncesinin hüküm sürdüğü bir dönemde yaşayan Sadrüşşeria, özellikle Hanefîliğin günümüze kadar sağlıklı bir şekilde ulaşmasına vesile olan önemli müctehidlerden biridir. Moğol istilasından sonra harabeye dönen Buhâra’nın tekrar canlanmasında ve ilmin merkezi haline gelmesinde onun rolü oldukça büyüktür. Sadrüşşeria’nın yetiştirdiği öğrenciler ve İslami ilimlerin birçok dalında kaynak mahiyetinde yazdığı eserler etkisini günümüze kadar sürdürmüştür. Sadrüşşeria’nın telifatı/eserleri, Mîrek Şemsüddîn Muhammed b. Mübarekşah (784/1382) ve Alâeddin Ali Esved (800/1397) namı diğer Kara Hoca gibi talebeleri vasıtasıyla tüm İslam âlemine intişar etmiş, özellikle fıkıh usûlüne dair yazdığı “Tavzîh” adlı eseri de Osmanlı’nın ilk medresesi olan İznik medresesinden itibaren cumhuriyet dönemine kadar temel kaynak olarak okutulmuştur. Fukahâ ve mütekellimin mesleklerinin mezcedilerek yazılan Tavzîh, memzûc (karma) fıkıh usûlü eserlerinin ilklerinden olmakla birliktegüzel örneklerinden birini teşkil etmektedir. Hanefî-Mâtürîdî ekolünün Gazzâlî’si olarak nitelendirebilecek Sadrüşşeria bu eserinde bir ilmin birden fazla konusu olabileceği savından hareketle felsefe ve mantık ilmini, fıkıh usûlü ilmine dâhil etmiştir. Sadrüşşeria'nın aklı, nakil karşısında daha etkin hale getirmek suretiyle müctehidlerin, ictihad alanını genişlettiği söylenebilir.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|