Özet: Allah’ın sıfatları sorunu, İslâm düşünürleri tarafından, düşünce ve inanç bakımından üzerindeçok tartışılan konulardan birisidir. İslâm mezhepleri Allah’ın bütün kemal sıfatlarla muttasıf olduğu hususunda ittifak halinde oldukları halde, bu sıfatların manaları, nitelikleri, zatla olan ilişkileri, Allah’ın bunlarla olan vasfının boyutu, adlandırılmaları ve taksimi konusunda farklı görüşlere sahip olmuşlar ve tartışmalar yapmışlardır. IV/X. asra kadar İslâm dünyasında Allah’ın zatı ve sıfatları arasındaki ilişkiyi açıklamak üzere iki teori geliştirilip kabul görmüştü. İlahi sıfatların zat ile kaim olduğu ve bunun dışında bu sıfatların varlıklarının bulunmadığı; sıfatların zattan ayrılığının kabulünün Allah dışında ezeli varlıkların da (taaddüd-ü kudema) kabulü anlamına geleceği anlayışı Mu’tezile’nin ekserisi tarafından kabul gören bir düşünce olmuştur. İlahi sıfatların hem zihinde hem de zihnin dışında var oldukları, gerçek varlığa sahip oldukları ve sıfatların Allah’ın zatından ne ayrı ne de gayrı olduklarını benimseyen Ehl-i sünnet görüşü. IV/ X. yüzyılda Mu’tezile’den olan Ebû Hâşim el-Cubbâî (ö. 321/933) kendisinden önceki zat-sıfat konusunda ortaya atılan bu görüşleri yeterli bulmayarak kendince bir çözüm oluşturmak adına hal teorisini ortaya atmıştır. Ancak bu teori de meseleyi çözüme kavuşturmak yerine daha da farklı boyutlar kazanmasına ve tartışmalara sebep olmuştur. Bu teoriyi eleştirenlerden birisi de VI/XII. asırda yaşamış olan Eş’arî kelamcısı Şehristânî’dir ( ö. 548/1153).
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|