Anlatma esasına bağlı edebî metinler, bir anlatıcı vasıtasıyla okuyucuyla buluşur. Kurulan itibari dünyadaki her türlü ayrıntı, anlatıcının bakış açısıyla okuyucuya aktarılır. Anlatıcı, kurmaca âlemde cereyan eden hadiseleri, şahısları, mekânı, eşyaları kısaca söz konusu itibari âlemdeki her türlü detayı okuyucuya aktarırken bazı roller üstlenir. Birtakım değerlerin savunuculuğunu yapabileceği gibi okuyucuyu bazı yanlışlardan alıkoymaya çalışan bir mürşit tavrı da takınabilir. Okuyucunun kişiler ve hadiseler karşısında sergileyeceği tutum da büyük oranda onun yönlendirmelerine bağlıdır. Yer yer okuyucuyla konuşmak, ona nasihat etmek ve uyarılarda bulunmak onunbelirgin özelliklerindendir. Yukarıda sözü edilen geleneksel anlatıcı tipine modern anlatı metinlerinde pek rastlanmasa da özellikle klasik Türk edebiyatı nazım şekillerinden olan mesnevilerde çokça rastlamak mümkündür. Örneğin, 18. yüzyıl klasik Türk edebiyatı şairlerinden Diyarbakırlı Ahmedî’nin (1689-1760) “Yusuf u Züleyha” mesnevisinde anlatıcının hikâyeyi sunarken farklı birçok rol üstlendiği görülmüştür. Geleneksel özelliklerle donanan anlatıcı; açıklama, bilgilendirme, yönlendirme, uyarma, hazırlama gibi rollerle okuyucunun karşısına çıkar. Okuyucuyla sohbet etmek, ona öğüt vermek, sık sık olay akışını keserek araya yorumlar sıkıştırmak onunçok sergilediği tavırlar arasındadır. Kimliğini gizleme ihtiyacı duymayacak kadar pervasız olan anlatıcı, Ahmedî’nin kendi şahsiyetini yansıtır.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|