Öğüt ve tavsiye anlamlarına gelen nasihat, genel olarak insanları iyi ve doğru olana yöneltmek, kötü ve yanlış olandan ise men etmek (uzak tutmak) amacıyla sarf edilen sözlerdir. Özelde nasihat edenin, genelde ise tüm insanlığın geçmiş tecrübelerini içerisinde barındıran nasihatler, kendisine nasihat edilen yahut bir vesileyle bunları dinleyen/okuyan bireylerin geleceklerini sağlam temeller üzerine inşa etmelerine imkân tanır. Tüm kültür ve medeniyetlerin ortak bir değeri olan nasihatin Türk edebiyatındaki örneklerine, ilk yazılı metinlerimiz olan Orhun Kitabeleri’nden itibaren pek çok eserde rastlamak mümkündür. Türklerin İslam medeniyetine dâhil olmalarıyla birlikte, “din nasihattir” hadisinin de etkisiyle edebiyatımızda nasihat içerikli eser yazıcılığı büyük bir ivme kazanmış ve pek çok şair/yazar tarafından kaleme alınmış hatırı sayılır bir nasihatname (pendname) külliyatı vücuda getirilmiştir. Farklı şairler/yazarlar tarafından kaleme alınmış olan bu müstakil nasihatname (pendname)’lerin yanı sıra divanlar, mesneviler gibi manzum yahut mensur başka eserlerin içerisinde de nasihat içerikli uzun bölümlerin varlığına şahit olmak mümkündür. İçerisindeki dikkat çekici öğüt bölümleriyle nasihat literatürüne katkı sağlayan bu eserlerden biri de Bağdatlı Zihnî’nin “Yûsuf u Züleyhâ” mesnevisidir. Kıssalarıngüzeli olarak şöhret bulmuş olan bu aşk mesnevisinin ‘bitiş bölümü’nde Bağdatlı Zihnî, “semere-i nihâl-i fuâd” olarak seslendiği oğluna, önemli nasihatlerde bulunur. Zihnî’nin oğluna yapmış olduğu nasihatleri, bugün asırların imbiğinden süzülmüş hâliyle, tevarüs eden herkesin istifade edeceği önemli bir metin olarak zikretmek mümkündür.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|