Abstract Türkler İslamiyet öncesinde Uygur alfabesini kullanıyorlardı. İslamiyeti kabul etmeleriyle birlikte kullandıkları alfabeyi zamanla terk etmişler ve dillerini Arap yazısı çerçevesine sokmak zorunda kalmışlardır. Arap yazı sistemi Arapça’ya uygun, fakat Türk dilinin özelliklerine pek fazla uymayan bir sistemdir. Arapça’da sözcüklerin aslı yalnız sessiz harflerden oluşur. Ayrıca üç tane uzun sesli vardır. Sessiz harflerin arasında kısa sesli harfler bulunmaz. Oysa Türkçe’de heceler birbiriyle bitişirler ve sözcüğün asıl anlamı yalnız bir hecede bulunur. Ona bitişen heceler, asıl hecenin anlamını açıklamaya ve tamamlamaya yarar. Arap alfabesinde kısa sesli harfler kullanılmadığı için, kişi daha önce duymadığı ve yazılışını görmediği bir sözcüğü doğru olarak okuyamaz. Ayrıca, Türkçe’deki sekiz tane “ünlü”yü Arap alfabesi karşılaşmamaktadır. Arap alfabesinde Arapça’daki kimi seslerin nüanslarını gösteren farklı harfler kullanılması, Türkler için okuma yazma öğrenmeyi güçleştiren bir başka etken olmuştur. Osmanlı aydınları arasında alfabe tartışmaları 1839’daki Tanzimat hareketiyle başlamış, imlâdaki karışıklığın giderilmesi için yapılacak düzenlemeler konusunda çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. 1908’de ilân edilen II. Meşrutiyet sonrasında Latin alfabesine geçmenin gereğini savunanların sayısında hızlı bir artış görülmüştür. Ancak bu geçiş yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, 1928 yılında gerçekleşebilmiştir.
Alan : Hukuk; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Ulusal
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|