Abstracten Türk Ticaret Kanununda tüzel kişi tacirler olarak, ticaret şirketleri, gayesine varmak için ticari işletme işleten vakıf ve dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilen veya ticari şekilde işletilmek üzere kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar sayılmaktadır. Gerçek kişi tacirler ile tüzel kişi tacirlerin tacirlik sıfatlarının başlamasının şartları farklıdıdır. Aynı şekilde tüzel kişi tacirlerin hepsinin tacirlik sıfatlarının başlaması ve sona ermesinin şartları da farklıdır. Ticari faaliyete nihai olarak son verilmesi, ticareti terk olarak kabul edildiği takdirde gerçek kişi tacir ile tüzel kişi tacir bakımından tasfiye anlamında fark doğacaktır. Gerçek kişi tacir bakımından ticareti terk, ticari işletmesi ile bağını kesmek anlamında iken özellikle ticaret şirketlerinde zorunlu olarak tasfiye sürecinin bitirilmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla tasfiyesiz sona erme halleri ile gerçek kişi tacirler gibi ticari işletmesinden bağını koparması ticareti terk sayılan vakıf ve derneklerin tacir sıfatları hariç olmak üzere diğer tüzel kişi tacirler ancak ticaret sicilinden terkin ile ticareti terketmiş sayılacaklardır. İcra ve İflas Kanunu ile Vergi Usul Kanunu’nun gerçek ve tüzel kişi tacir ayrımı yapmayan hükümlerine rağmen gerçek kişi tacir ve tüzel kişi tacir ayrımı yapılarak açıklama açıklama yapılamalıdır. Uygulamada 2009 yılı sonuna kadar Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin, ticaret şirketlerinin fiili olarak ticareti terki halinde ticareti terk suçunun oluşacağına dair yerleşmiş kararından vazgeçerek ticareti terk suçunun oluşmayacağı şeklindeki yeni kararı yerinde bir karardır. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun itiraz yoluyla verdiği son kararı eski uygulamayı devam ettirmektedir.
Alan : Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|