User Guide
Why can I only view 3 results?
You can also view all results when you are connected from the network of member institutions only. For non-member institutions, we are opening a 1-month free trial version if institution officials apply.
So many results that aren't mine?
References in many bibliographies are sometimes referred to as "Surname, I", so the citations of academics whose Surname and initials are the same may occasionally interfere. This problem is often the case with citation indexes all over the world.
How can I see only citations to my article?
After searching the name of your article, you can see the references to the article you selected as soon as you click on the details section.
 ASOS INDEKS
  Citation Number 1
 Views 21
 Downloands 1
Anonim Şirketlerde Sermaye Kaybı Ve Borca Batıklık
2012
Journal:  
Vergi Dünyası
Author:  
Abstract:

ANONİM ŞİRKETLERDE SERMAYE KAYBI VE BORCA BATIKLIK Ekrem ŞAHİN Eski Hesap Uzman Yardımcısı ÖZET Yaşanan ekonomik krizlerle veya çeşitli iç ve dış etkenlerle şirketlerin mali yapısının bozulması sonucunda şirketler sermayesini kaybetme ve borçlarını ödeyememe tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirler. Anonim şirketlerin alacaklıları başta olmak üzere değişik ilgi ve çıkar çevreleri vardır. Anonim şirketin borçlarından dolayı ortakların şahsi malvarlığına başvurulamadığı için alacaklıların tek güvencesi şirket özsermayesidir. Bu nedenle kanun koyucu, alacaklıların mağdur olmaması için zarar nedeniyle sermaye ve yasal yedekler toplamının yarısının veya üçte ikisinin kaybedilmesi ve borca batıklık durumlarında bazı önlemler almış ve anonim şirket yönetim kurulu, genel kurulu, denetçiler ve erken teşhis komitesine bazı görevler yüklemiştir. Uygulamada “teknik iflas” olarak da bilinen bu hususlar 6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 324’üncü ve 6102 sayılı yeni TTK’nın 376’ncı maddelerinde düzenlenmiş ve makalemizde yeni kanunla gelen değişiklikler paralelinde ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Sermaye kaybı, borca batıklık, zarar nedeniyle iflas, teknik iflas 1.Giriş Büyük tutarda sermaye ile kurulan anonim şirketler, halka arz edilerek hisselerini paylaşabildikleri için ekonomik hayatın dinamikleri içinde çok önemli bir fonksiyona sahiptirler. Çünkü anonim şirketlerin başta pay sahipleri ve şirket alacaklıları olmak ü¬zere, sermaye piyasası yatırımcıları, şirkete ortak olmak isteyen kişiler, şirket çalışanları ve devletle çeşitli şekillerde çıkar ilişkisi vardır. Halka açık ve ser¬maye piyasası gelişmiş ülkelerde bu ilgi çevreleri halkalar halinde bütün topluma ya¬yıl¬mak¬tadır. Ülke bazında dünya piyasalarında rekabet edilebilmesi için de çok önemli olan anonim şirketler, ülke yatırımcılarının güçlerini birleştirerek uluslararası ticaret piyasalarında daha etkin ve aktif bir şekilde yer almasını sağlar. Bu durumsa ülke açısından ihracatın artması, ülkeye döviz girmesi, daha fazla vergi alınması ve daha birçok açıdan büyük yarar sağlamaktadır. Bu sebeple bu şirketlerin iyi yönetilmesi ve yöneticilerin basiretli olması esastır. Anonim şirketin mali durumu şirketin ilgi çevresindeki çıkar gruplarının menfaatini yakından ilgilendirir. Devlet, şirketin kar edip kendisine vergi ödemesini, pay sahipleri elde edilen karın yüksek oranda dağıtılmasını isterken, alacaklılar karın şirketin malvarlığında tutulmasını isterler. Çünkü anonim şirket borçlarından dolayı yalnızca malvarlığı ile sorumludur, şirket borçlarından dolayı pay sahiplerinin kişisel sorumlulukları yoktur, yalnızca şirket kuruluşunda taahhüt etmiş oldukları sermaye tutarı nispetinde sorumludurlar. (Yeni TTK m. 329) Alacaklıların da alacaklarının teminatı için başvurabilecekleri yegâne kaynağı ortaklık mal¬varlığı oluşturmaktadır. Bu durumda ortaklığın işletme faaliyetinden doğan bütün risk alacaklılara yüklenmemeli, ortaklık malvarlığı üzerinde pay sahipleri lehine serbestçe tasarruf edilememelidir. Malî durumunun bozulmasında Türk Ticaret Kanunu (TTK) ölçü olarak sermayeyi esas almış ve bu hususun önemi nedeniyle sermayenin korunması ilkesi çerçevesinde bazı tedbirler getirilmiştir. Söz konusu tedbirlere; - İtibarî değerinden aşağı bedelle pay çıkarılamayacağı (Yeni TTK m. 347/1), - Şirketin kendi paylarını, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birini aşan veya bir işlem sonunda aşacak olan miktarda, ivazlı olarak iktisap ve rehin olarak kabul edemeyeceği (Yeni TTK m. 379/1), - Pay sahiplerinin sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemeyecekleri (Yeni TTK m. 480/3), - Pay sahiplerine hisseleri karşılığında faiz ödenmemesi (Yeni TTK m. 509/1), - Kâr payının ancak net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabileceği (Yeni TTK m. 509/2), - Kanuni ve esas sözleşmede öngörülen isteğe bağlı yedek akçeler ayrılmadıkça pay sahiplerine dağıtılacak kâr payının belirlenemeyeceği (Yeni TTK m. 523/1), - Sermayenin kaybı, borca batık olma durumu halinde yapılması gerekenler (Yeni TTK m. 376) hükümleri örnek gösterilebilir. Şirket, sermayesini kaybettikten başka borca batarak, ödeme yükümlülüklerini yerine getiremezse, alacaklılar normal şartlarda bu şirketin ortaklarının şahsi malvarlığına giderek alacaklarını tahsil edemezler. Bu düzenleme, müteşebbislerin şahsi malvarlıklarını koruyarak ticari teşebbüsleri özendirmek suretiyle ekonomik canlılığa katkıda bulunmakta ise de, alacaklılar açısından risk oluşturmaktadır. Kanun koyucu, bu riske karşı önlem olarak yönetim kurulunu ve genel kurulu (limited şirketlerde ise müdürler ve ortaklar kurulunu), şirketin mali yapısını izlemeye ve sermayenin karşılığının belli oranlarda kaybedilmesi halinde önlemler almaya mecbur tutmuştur. Yeni TTK’nın ise 376’ncı maddesi sermayenin kaybı ve borca batık olma durumunda yönetim kurulu, denetim kurulu, denetçi ve erken teşhis komitesince neler yapılması gerektiğini düzenler. Eski TTK’nın 324’üncü maddesinde şirketin mali durumunun bozulması halinde idarenin görevleri başlığı altında düzenlenen bu husus hakkında yeni kanunda uygulamada sıkça rastlanılan sorunlar dikkate alınarak yeni kurallar öngörülmüş, 324’üncü maddenin bilânço hukukuna uymayan hükümleri düzeltilmiştir. 376’ncı madde düzenlenirken İcra ve İflâs Kanununda 4949 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler, AET'nin İkinci Yönergesi ve İsv. BK m. 725'e 1991'de yapılan ekler de dikkate alınmıştır. Hüküm pay sahiplerinin, alacaklıların, sermaye piyasası aktörlerinin yatırımlarını ve genel ekonomik menfaatleri korumayı amaçlamaktadır. Sözü edilen hususlar makalemizde anonim şirketler nezdinde açıklanmış, aynı hususların limited şirketler için de kıyas yoluyla uygulanacağı kanunda belirtilmiştir. 2. Sermaye Kaybı ve Borca Batıklık Kavramları Sermaye kaybı ve borca batıklık halinde yapılması gerekenler eski TTK’nın 324’üncü maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmü aşağıdaki gibidir: “Son yıllık bilançodan esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, idare meclisi derhal toplanarak durumu umumi heyete bildirir. Şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa idare meclisi aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu tanzim eder. Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket feshedilmiş sayılır. Şirketin aktifleri şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde idare meclisi bu durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur. Mahkeme bu takdirde şirketin iflasına hükmeder. Şu kadar ki; şirket durumunun ıslahı mümkün görülüyorsa idare meclisi veya bir alacaklının talebi üzerine mahkeme iflas kararını tehir edebilir. Bu halde mahkeme, envanter tanzimi veya bir yediemin tayini gibi şirket mallarının muhafazası için lüzumlu tedbirleri alır.” Aynı hususlara bazı değişikliklerle yeni TTK’nın 376’ncı maddesinde yer verilmiştir. Söz konusu madde hükmü aşağıdaki gibidir: “(1) Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar. (2) Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer. (3) Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkarttırıp denetçiye verir. Denetçi bu ara bilançoyu, en çok yedi iş günü içinde inceler ve değerlendirmeleri ile önerilerini bir rapor hâlinde yönetim kuruluna sunar. Önerilerde 378’inci maddede düzenlenen erken teşhis komitesinin önerilerinin de dikkate alınması şarttır. Rapordan, aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister; meğerki, iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi hâlde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru iflas bildirimi olarak kabul olunur.” Yeni TTK’da, Sermaye Piyasası Kanunu ile uyum sağlanarak kayıtlı sermaye sistemine yer verilmiş ve “esas sermaye” tabiri yerine “sermaye” kavramı kullanılmıştır. 376’ncı maddedeki sermaye sözcüğünün esas sermaye sisteminde sermayeyi ve kayıtlı sermaye sisteminde çıkarılmış sermayeyi ifade eden bir terim olduğu 332’nci maddenin gerekçesinde belirtilmiştir. Kanun maddesinde anılan sermaye, ödenmiş sermaye olmayıp, pay sahiplerinin şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri malvarlığının toplamını ifade eden ve esas sözleşmede gösterilen sabit ve itibari rakamdır. Tek düzen hesap planında 500-Sermaye Hesabı ile ifade edilir. Anonim şirketin sermayesi ile malvarlığı (mamelek) birbirinden tamamen farklı kavramlardır. Şirket malvarlığı, ortaklığın tüzel kişilik sıfatı ile belirli bir anda sahip olduğu hak ve borç ilişkilerinin tümünü oluşturur. Sermeye sabit bir rakamı ifade ederken, malvarlığı ise şirketin faaliyetleri sonucu gösterdiği başarı ya da başarısızlığa göre değişecektir. Teorik olarak kuruluş aşamasında şirketin malvarlığı, sermaye miktarına eşittir. Ortaklığa ¨100.000 değerinde bir malvarlığı değeri getirilmiş ise şirketin sermaye miktarı da kural olarak ¨100.000’dir. Ancak, şirket, faaliyetine devam ettiği süre boyunca kâr ya da zarar durumuna göre malvarlığı artacak ya da azalacaktır. Şirketin alacaklılara karşı sorumlu olduğu miktar ise ortaklık malvarlığının değeri kadardır. Bu noktada önemli olan husus, şirketin, alacaklılarına karşı sorumlu olduğu miktarın sermaye miktarı ile sınırlı olmadığıdır. Sermaye kaybı, eski TTK’da esas sermayenin yarısının karşılıksız kalması olarak ifade edilirken yeni TTK’da sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kalması şeklinde belirtilmiştir. Yeni TTK sermayenin kaybının hesaplanmasında kanuni yedek akçelerin sermayeye ilave edilmesini öngörmüştür. Eski TTK’nın 466/3’üncü maddesi ve Yeni TTK’nın aynı hükümleri içeren 519/3’üncü maddesi “Genel kanuni yedek akçe sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşmadığı takdirde, sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye ve sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için kullanılabilir” şeklindedir. Kanunun bu maddesinde kanuni yedek akçelerin zararların kapatılması için ve işlerin iyi gitmediği zamanlarda kullanılabilmesine olanak sağlanmışken, zarar nedeniyle sermaye kaybı sonucu iflas ile ilgili eski TTK’nın 324. Maddesinde kanuni yedek akçelerin kullanımına ilişkin herhangi bir hüküm yoktu. Yeni TTK sermaye kaybının hesaplanmasında kanuni yedek akçelerin de sermaye ile birlikte toplamının yarısının karşılıksız kalması hükmüne yer verilmiş ve bu tutarsızlık giderilmiştir. Borca batık olma ise, şirket aktiflerinin şirket borçlarını karşılamaya yetmemesi, bir başka deyişle sermayenin tamamının karşılıksız kalması demektir. 3. Sermaye ile Kanuni Yedek Akçeler Toplamının Yarısının Zarar Sebebiyle Karşılıksız Kalması Durumu: Yeni TTK’nın 376/1’inci maddesine göre; son yıllık bilânçodan sermaye ile kanunî yedek akçeler toplamının yarısının zararlar sonucu karşılıksız kaldığının, yani yitirilmiş bulunduğunun anlaşılması halinde, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırmak ve uygun gördüğü gerekli önlemleri kurula sunmak zorundadır. Bu önlemler, sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi vs. olabilir. Önlemler 378’inci madde uyarınca tehlikelerin erken teşhisi komitesince de zaten daha önceki tarihlerde önerilmiş olabilir. Sermaye ile kanunî yedek akçeler toplamının yarısının zararlar sonucu karşılıksız kalması, cari veya geçmiş yıl zararlarından dolayı özkaynak miktarının sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının yarısından daha düşük bir seviyeye inmesi durumudur. Maddenin birinci ve ikinci fıkrası birlikte düşünüldüğünde kayıp oranının yarısı ile üçte ikisi arası olduğu anlaşılmaktadır. Mesela bir şirketin sermayesi ¨1.500.000, kanuni yedek akçeleri de ¨200.000 ise özkaynakları ¨1.700.000’dir.Şirketin ¨1.000.000 zararı varsa özkaynakları zarardan dolayı (1.500.000 + 200.000 – 1.000.000) = ¨700.000’ye düşecektir. Bu durumda şirketin özkaynakları, sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamı olan ¨1.700.000’nin yarısından (¨850.000) daha az bir seviyeye düşmüştür ve sermayesi ve kanuni yedek akçeleri yarısı ile üçte ikisi arasında bir kayba uğramıştır. Yönetim kurulunun, genel kurulu hemen toplantıya çağırması, şirketin finansal yönden kötü durumda bulunduğunu bütün açıklığıyla kurula anlatması, hatta bu konuda bir rapor vermesi, zararların sebeplerini (kaynaklarını) göstermesi ve tedavi çareleri önermesi gerekir, aksi halde yönetim kurulu sorumlu olur. Birinci fıkraya göre durum son yıllık bilânçoya göre belirlenir. Ancak yönetim kurulunun söz konusu açığı, bir ara bilânçodan tespit edip harekete geçmesine engel yoktur. Yeni TTK’nın 378’inci maddesi, yönetim kurulunu, hisse senetleri borsada işlem gören şirketlerde, şirketin varlığını, gelişmesini ve devamını tehlikeye düşüren sebeplerin erken teşhisi, bunun için gerekli önlemlerin alınması, çarelerin uygulanması ve riskin yönetilmesi amacıyla, uzman bir komite kurmak zorunluluğu getirmiştir. 378’inci maddeye göre erken teşhis ile görevli olanlar da durumu tespit edince yönetim kurulunu bilgilendirmelidir. Yönetim kurulunun iyileştirici önlem önerilerini ilgili komitelerle birlikte oluşturması ve durumu açıklayıcı raporda bu komitelerin görüşlerine yer vermesi ratio legis (yasama organının kuralı koyuş amacı) gereğidir. Ancak, söz konusu kişi ve komitelerin sadece ikaz borçları vardır. Genel kurulu toplantıya çağırmak yönetim kurulunun görevidir. Yönetim kurulunun, genel kurulu toplantıya çağırma görevini ihmâl etmesi halinde, bu kurulu azlık toplantıya çağırabilir. 4. Sermaye ile Kanuni Yedek Akçeler Toplamının Üçte İkisinin Zarar Sebebiyle Karşılıksız Kalması Durumu: Eski TTK’da son yıllık bilançoya göre şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emarelerin varlığı durumunda yönetim kuruluna birtakım görevler yüklenmişti. Ancak şirketin aciz halinde olması yoruma açık bir ifade olduğu için yeni TTK’da bu ifadeye yer verilmemiş ve 2/3 oranındaki sermaye kaybının ilk fıkrayla paralel olarak son yıllık bilançoda araştırılmasını öngörmüştür. Son yıllık bilânçodan, zararlar sebebiyle sermaye ile kanunî yedek akçeler toplamının üçte ikisinin veya daha fazlasının karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, yönetim kurulunun çağrısı üzerine genel kurul iki karardan birini alabilir: a) Sermayenin üçte biri ile yetinme: Sermaye kaybının 2/3 oranında olması halinde öz kaynaklar sermayenin en az 2/3’ü oranında azalmıştır. Bu durumda sermayenin kayıp miktarı kadar azaltılıp zararın bünye dışına atılması gerekir. Bu azaltma işlemi fiili bir azaltım olmadığı için ortak ve alacaklılara herhangi bir ödeme yapılması söz konusu değildir. b) Sermayenin kaybedilen 2/3’lük kısmının (ya da kaybedilen kısmının) tamamlanması: Sermayenin tamamlanması, zarar nedeniyle kaybedilen kısım kadar tamamlanarak ana sözleşmedeki miktara uygun hale getirilmesidir. Bu anlamda tamamlama, pay sahiplerinin taahhütlerinin arttırılması anlamına gelmektedir. Tamamlama için genel kurulda oybirliği gerekeceğinden uygulama alanı dardır. Tamamlama bir kısım pay sahipleri tarafından veya bazı alacaklıların alacaklarını silmesi suretiyle de yapılabilir. Sermayenin tamamlanmasına ilişkin diğer bir yöntem ise, sermayenin aynı anda azaltılıp artırılmasıdır. Yeni TTK’nın 473/1’inci maddesinde belirtilen “Bir anonim şirket sermayesini azaltarak, azaltılan kısmın yerine geçmek üzere bedelleri tamamen ödenecek yeni paylar çıkarmıyorsa, genel kurul, esas sözleşmenin gerektiği şekilde değiştirilmesini karara bağlar” hükmünün mevhum-u muhalifinden hareketle; anonim şirket, sermayesini azaltarak aynı miktarda artırıma gittiğinde esas sözleşmesini değiştirmesi gerekmez ve genel kurul karar nisabı için oybirliği şartı aranmaz. Bu yöntem sermeyenin daha çabuk ve kolay bir şekilde tamamlanmasını sağlar. Bu iki karardan birini almamışsa anonim şirket sona erer. Kanun koyucunun genel kurulu bu seçenekler arasında tercih yapmaya zorlamasının sebebi, şirketin durumunu bir an önce açıklığa kavuşturmak düşüncesidir. Bu yönde kararlar alınmaksızın başka kararlar alınırsa, bu kararlar iptali mümkün kararlardır. Kaldı ki, şirket feshedilmiş sayılacağı için, kararların uygulanma olanağı da olmayacaktır. 5. Borca Batık Olma Durumu Daha önce de belirttiğimiz gibi “borca batık olma" kavramı, alacaklıların, alacaklarını alamamaları, yani şirket aktiflerinin, şirketin borç ve taahhütlerini karşılayamaması demektir. Borca batık durumda olmanın işaretleri, yıllık bilânçodan, aylık, üç aylık veya altı aylık hesap durumlarından, denetçinin, erken teşhis komitesinin raporlarından ve/veya yönetim ile yönetim kurulunun belirlemelerinden ortaya çıkabilir. Böyle işaretler varsa, yeni TTK, eski maddeye ek olarak, yönetim kuruluna aktiflerin olası satış değerleri üzerinden bir bilânçonun yanında bir de işletmenin devamı esasına göre bir ara bilânço düzenleme zorunluluğu getirmiştir. Aktiflerin satış fiyatına göre düzenlenecek bilançonun amacı, alacaklıların haklarının şirketin malvarlığını aşıp aşmadığını (böylece onların çıkarlarını korumak için özel önlemler alınmasına gerek olup olmadığını) belirlemektir. Vergi Usul Kanunu’ndaki işletmenin devamı esasına (yıllık bilanço) ilişkin değerleme hükümleri şirketin gerçek malvarlığı durumunu yansıtmayabilir. Örneğin emtia ve gayrimenkuller maliyet bedelleriyle değerlendiği için yıllık bilançoda satış fiyatlarıyla görünmezler. Çünkü yıllık bilançonun amacı esasen şirketin belli bir tarihteki malvarlığı durumunu eksiksiz bir biçimde belirlemek değil, bir hesap yılı içindeki başarı durumunu ortaya koymaktır. Bu nedenle yıllık bilançoya ilişkin değerleme ilkeleri borca batıklığın tespiti için tam olarak elverişli değildir. Çünkü borca batıklık halinde öngörülen bildirim yükümlülüğünün amacı alacaklıların çıkarlarının korunması olduğuna göre, malvarlığının şirketin tasfiyesi halinde borçları ne ölçüde karşıladığı tam olarak belirlenmelidir. Bu da ancak aktiflerin, bilançonun düzenlendiği tarihteki satış değerlerinin esas alınması halinde mümkün olur. Aktif ve pasiflerin işletmenin sürekliliğine göre değerlendirilmesi, faaliyetine devam edecek bir işletme esas alınarak değerlendirme yapılması demektir. Böyle bir değerlendirme işletmenin borca batık olma durumuna rağmen bazı olgular, beklentiler, etkisini yitiren sebepler dolayısıyla şirketin yaşama ümidinin var olup olmadığını ortaya koyar. Meselâ, bir şirketin kuruluşunun ilk yıllarında yaptığı yatırım dolayısıyla borca batık olmasına karşılık ileriki yıllarda kâr edilebileceği olasılığının yüksek olması dolayısıyla uzman bir işletmeci tarafından farklı değerlendirilebilir. Bu tür bir değerleme yatırımların sonuçlarını da hesaba katar. İki bilânço çıkarılmasının çeşitli yararları vardır. Varlıkların olası satış değerlerine göre çıkarılan bilânço şirketin iflâsı için yönetim kurulunun mahkemeye başvurmasına gerek olup olmadığını ortaya koyar. Bu iki bilançonun farklı sonuçlar vermesi, özellikle işletmenin sürekliliği esasına göre çıkarılan bilançonun olumlu, diğerinin olumsuz olması halinde, maddenin üçüncü fıkrası ara bilânçoların denetçi tarafından değerlendirilmesini şart koştuğundan, bilançoları denetçinin tarafsızca yorumlayacağı, somut olaya göre üstün tutulması gerekeni belirleyeceği ve bu yönden ikinci bilânçonun çıkarılmasının yararlı sonuçlar verebileceği düşünülmüştür. Ara bilânçoların incelenmesi ve değerlendirilmesi 397’nci ve devamı maddelerde öngörülen ve niteliği 400’üncü maddede belirtilmiş bulunan denetçi tarafından yapılır. Denetçi bu ara bilançoyu, en çok yedi iş günü içinde inceler. Erken teşhis komitesinin önerilerini de dikkate alarak değerlendirmeleri ile önerilerini bir rapor hâlinde yönetim kuruluna sunar. Rapordan, aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Bu aşamada yeni TTK, iflasın ertelenmesi müessesesini bir sonraki maddede düzenlemiş ve yeni bir hükümle iflas için mahkemeye başvurma zorunluluğunu ortadan kaldırabilecek yeni bir erteleme olanağı tanımıştır. Bu hükümle şirketin mümkün olduğunca ayakta tutulabilmesi ve kurtarılabilmesi şansının artırılması amaçlanmıştır. Bu da, şirket alacaklılarından bazılarının, kendi alacakları için, diğer alacaklılardan sonraki sıraya gitmeyi yazıyla kabul etmeleridir. Böyle bir taahhütte bulunduklarını iflâs halinde göstermeleri durumunda önceki alacaklar ödenmeden sona garameye katılamazlar. Bu taahhütlerin tutarı ara bilânço ile ortaya çıkan açığa eşitse, iflâs bildirimi zorunluluğu yoktur. Başka bir deyişle, bu taahhütlerin tutarı, borca batıklığı ortadan kaldıracak düzeydeyse, kısa vadeli olmayıp süreklilik arz eder nitelikteyse ve taahhütlerin yerine getirilmesi güç şartlara bağlanmamış ise mahkemeye bildirimde bulunulmaz. Erteleme belli bir takvim gününe bağlı değildir. En erken erteleme tarihi böyle bir taahhütte bulunmamış alacaklıların alacaklarının sona ermiş veya temin edilmiş olduğu tarihtir. Erteleme bir anlamda istekle sırada en sona giderek şirketi iflâstan kurtarma, ertelemenin son bulduğu tarihe kadar takas, mahsup ve takip yapmama anlamını taşır; yoksa alacaktan feragat edilmiş değildir. Bu beyan, zamanaşımına herhangi bir etkide bulunmaz. 6. Sonuç Yeni TTK getirdiği yeniliklerle anonim şirket kurmayı özendirmiş, bir yandan da anonim şirketlerin mali yapılarını güçlendirici tedbirler almıştır. Anonim şirket ortakları yalnızca koydukları sermaye nispetinde sorumlu olduklarından, kanun koyucu, şirketin mali yapısı bozulduğunda alacaklıların haklarını güvence altına almak için; - Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kalması, - Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması, - Sermaye ve kanuni yedek akçelerin toplamının tamamının zarar sebebiyle karşılıksız kalması (borca batıklık) durumlarında çeşitli tedbirler öngörmüş ve yönetim kuruluna mali yapının düzeltilmesinin temini açısından bazı sorumluluklar yüklemiştir. KAYNAKÇA 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (1956), T.C. Resmi Gazete, 9353, 09.07.1956 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (2011), T.C. Resmi Gazete, 27846, 14.02.2011 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Gerekçesi TÜRK, Ahmet, (1999). Anonim Ortaklıkta Sermaye Kaybı ve Borca Batıklığın Hukuki Sonuçları, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım KESKİN, Harun, (2008). Anonim Ortaklıklarda Esas Sermayenin Azaltılması, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk (Ticaret Hukuku) Anabilim Dalı MAÇ, Mehmet, (2009). Mali Durumu Bozularak Sermayesinin Karşılığını Kaybeden Sermaye Şirketleri (TTK’nın 324. Maddesi)-I, Yaklaşım, Ekim 2009, Sayı: 202 MAÇ, Mehmet, (2009). Mali Durumu Bozularak Sermayesinin Karşılığını Kaybeden Sermaye Şirketleri (TTK’nın 324. Maddesi)-II, Yaklaşım, Kasım 2009, Sayı: 203 Yaşanan ekonomik krizlerle veya çeşitli iç ve dış etkenlerle şirketlerin mali yapısının bozulması sonucunda şirketler sermayesini kaybetme ve borçlarını ödeyememe tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirler. Anonim şirketlerin alacaklıları başta olmak üzere değişik ilgi ve çıkar çevreleri vardır. Anonim şirketin borçlarından dolayı ortakların şahsi malvarlığına başvurulamadığı için alacaklıların tek güvencesi şirket özsermayesidir. Bu nedenle kanun koyucu, alacaklıların mağdur olmaması için zarar nedeniyle sermaye ve yasal yedekler toplamının yarısının veya üçte ikisinin kaybedilmesi ve borca batıklık durumlarında bazı önlemler almış ve anonim şirket yönetim kurulu, genel kurulu, denetçiler ve erken teşhis komitesine bazı görevler yüklemiştir. Uygulamada “teknik iflas” olarak da bilinen bu hususlar6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 324’üncü ve 6102 sayılı yeni TTK’nın 376’ncı maddelerinde düzenlenmiş ve makalemizde yeni kanunla gelen değişiklikler paralelinde ele alınmıştır.

Keywords:

Citation Owners
Attention!
To view citations of publications, you must access Sobiad from a Member University Network. You can contact the Library and Documentation Department for our institution to become a member of Sobiad.
Off-Campus Access
If you are affiliated with a Sobiad Subscriber organization, you can use Login Panel for external access. You can easily sign up and log in with your corporate e-mail address.
Similar Articles












Vergi Dünyası

Journal Type :   Ulusal

Vergi Dünyası