Sanat tarihi boyunca cinsel kimlikler, Antik Yunan’dan günümüze kendilerine özgü şifreleriyle belli bir paradigma oluştururlar. Cinsel kimliklerle ilgili anlatılanlar zaman zaman sınırlanmış ve sansürlenmiş ya da gerilimler yaşatmıştır. Dinin sanat ve toplum üzerinde etkisini yitirmesiyle çok katmanlı ve karmaşık bir birikimin özgün yaratımları olan bu kimlikler yeniden hayat bulmuş ve birçok sanatçının esin kaynağı olmuştur. Sanatçı, bilinçaltı ve bilinçdışı tutumlarını bir araya getirerek cinsel kimlikler üzerinde yoğunlaşmıştır. Dış tutuma kaynaklık eden kimlik ile iç tutumun özünü oluşturan “anima ve animus”, Virginia Woolf’un parçalı karakteri Orlando’da bir araya gelmiştir. Romanlarında cinselliği ve cinsellikten kaynaklanan duyguları ele almaktan özenle kaçınan yazar, bu kez bir değişiklik yaparak Orlando adlı eserinde aşk tutkusunu yoğun olarak işlemiştir. Orlando’nun, yazarın lezbiyen eğilimlerini yansıtan yarı erkek yarı kadın, androjen bir varlık olduğu söylenmektedir. Bu çalışmada, Woolf’un fantastik öğelerle bezenmiş eseri Orlando’nun başkahramanının cinsiyet dönüşümü toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden aktarılmaya çalışılacaktır. Kadın-erkek dikotomisini ironik ve paradoksal bir yaklaşımla ele alan yazarın cinsiyet ve cinsel kimlik algısını ortaya koymak amacıyla, kimlik farklılıklarını ayrıntılarıyla tekrar tanımlayan ve bunların sosyolojik, entelektüel, tarihsel ve kültürel boyutlarını ele alan queer kuramı ile Jung öğretisinde bilinçaltının antropom
Alan : Filoloji
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|