İktisadi ve siyasal olarak oturmamış ilişkilerin yaşandığı, açık veya örtük olarak toplumsal sınıflararası ilişkilerin yakıcılığını ve yıkıcılığını sürekli yeniden ürettiği toplumlarda, bir ideolojik yansıtma biçimi olarak estetiğin rolü her daim önemlidir. Bu açıdan sinema, Türkiye’de çoğu zaman popüler bir sanat tarzı olarak bu işlevin üretici dalları arasında ön saflarda yer alır. Yeni-liberal iktisat politikalarının lokomotif sınıfı finansal sermaye ve payandası sanayi burjuvazisi, kitlesel destek anlamında küçük burjuvaziyi milliyetçilik ve dini ideoloji ile donatılmış olarak arkasına alırken, olası muhalefeti etnik ve kimlik eksenli siyaset kıskacı içerinde çoğunlukla anti-kapitalist olmayan bir duruşa hapsetmeyi büyük oranda başardı. 1990’larda canlanan sinema sektörü içerisinde ‘yeni Türk sineması’ olarak isimlendirilen akım, küçük burjuvazi içerisindeki bu iki eğilimin ruh haline tercüman olmuştur.
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|