Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri yarım asrı aşan bir meseledir. Öncesi bir yana, 1987 yılında tam üyelik başvurusundan bugüne gelinen noktada ilişkilerin hiç de planlandığı gibi gitmediği çok açık bir konudur. Türkiye adaylık başvurusunageç karşılık verilen, müzakereleregeç başlanan ve mevcut haliyle bile müzakereleri deuzun süren ülkedir. Yolunda gitmeyen bu ilişkiler elbette pek çok faktör üzerinden okunabilir. Ancakazından 1987 yılından bu yana Türkiye’nin ilişkilerini bu kadar zorlaştıranönemli unsur şüphesiz ki Yunan-Rum faktörüdür. İlişkilerin her kritik aşamasında karşılaşılan bu faktör mevcut müzakere sürecine de damgasını vurmuş durumdadır. Müzakere edilecek 35 fasıldan 14 faslın sadece Kıbrıs sorunu sebebi ile askıya alındığı düşünüldüğünde, bu engelin ne kadar önemli olduğu görülecektir. Bir ülkenin üyeliğine oy birliği ile karar vermesi gereken AB ile Yunan-Rum faktörü aşılmadan Türkiye’nin müzakereleri olumlu sonuçlandırmasının imkânı da yoktur. Bu makalede, zaman zaman AB üyesi başka ülkelerin de Türkiye’ye doğrudan hayır demek yerine kullanmayı tercih ettikleri Yunan-Rum faktörünün ilişkilerin seyrinde oynadığı rol tarihsel bir bağlam içinde analiz edilecek; AB’de kararların son tahlilde aktör merkezli olduğu gösterilmeye çalışılacaktır.
Alan : Filoloji; Hukuk; İlahiyat; Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler
Dergi Türü : Uluslararası
Benzer Makaleler | Yazar | # |
---|
Makale | Yazar | # |
---|